Yaşam sanki düzensizlik üzerine kurulmuş. Okullar insanı delirtmek için var gibi.Cezaların caydırıcı bir tarafı yok, kurallar ise plasebo hapları gibi içi boş.Günden güne yaşamımıza kaos hakim oluyor.İşin kötüsü bizim bütün bu çarpıklıkları, anormallikleri kanıksamış olmamız.İnsanlığın başlangıcı Adem ve Havva’dır yani bir kadın ve bir erkek oysa günümüzde erkek erkekle, kadın kadınla evleniyor ve biz bunda bir gariplik görmüyoruz.Elimizi yüzümüze götürüp ‘’bunları da mı duyacaktık’’demiyoruz.Eski zamanlarda erkekler kadınları aldattığı için ayıplanırdı günümüzde ise polisi arayıp ‘’eve sevgilimi alacağım kocam evde bizi yakalarsa öldürür,uzaklaştırma istiyorum!’’ diyen kadınları duyuyoruz.Namussuzluğunu saklama gereği bile duymuyor endişe duyduğu tek şey kendi canı.Namus anlayışını kaybetmiş,ar perdesini yırtmış, aklını şehvet kaplamış; adına ‘fahişelik’ diyemeyeceğin’’ dersem suç sayılacak bir vaka.Buyur buradan yak.
Boşanma talepleri çoğunlukla kadınlardan geliyor.Bırakın yapmayı yuvayı dişi kuş bozuyor.Birkaç şiddet vakasıyla kılıflandırıp, kadın hakları diye bir zırva çıkardılar,kadına kadın olduğunu unutturdular.Kadın hakkı da neyin nesi;bunun adı yaşam hakkıdır;erkeği dişisi,veya kuşu kedisi olmaz.Bu dünyaya gelen her canlının yaşama hakkı,dünyanın nimetlerinden faydalanma hakkı ve sevilip sevme hakkı vardır.Haksızlık,zulüm ve kötülük her canlıya aynı şekilde zarar verir ve incitir.
Biz çocukken ağladığımızda büyüklerimiz ‘ağlama’ demez ‘erkekler ağlamaz’ derlerdi biz de ağlamayı keserdik.Şimdilerde koca koca adamlar çocuk gibi ağlıyor.Sanki dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağı erkekler,her biri potansiyel bir şiddet meraklısı.Böyle yaparak kadınla erkeğin arasına korkudan bir duvar, şüpheden teller çekiliyor.Madem sorunu çözmeye isteklisiniz neden okullarda aile kavramını işlemiyor;İslam ahlakıyla bezemiyorsunuz.Erkeğe müşfik olmayı, kadına hayalı olmayı tavsiye etmiyorsunuz.Edepten,adaptan,sadakatten bahsetmiyorsunuz.Cepheye gönderdiği eşini ölünceye kadar kapısının eşiğinde bekleyen ninelerimizi neden örnek göstermiyorsunuz.Hangi ninemiz dedemizi eve almamış,uzaklaştırma istemiş?Vefaya ne oldu; hani bir ömür aynı yastığa baş konulacaktı; ilk kavgada polise gitmek de ne oluyor.Dini nikahın falan bir değeri yok; ne olduğunu bilen bile yok.Öfkelendiğinde ayrıl öfken geçince birleş;çocuk oyuncağı sanki.Kutsal kabul ettiğimiz aile mefhumu bu kadar basitleşti.Öyle bir şey ki, kendi çocuğunu bile terbiye edemiyor çocuğuna kızamıyorsun.Kulağını çeksen uyarı alıyorsun.Sanki benim çocuğumu benden iyi tanıyorlar; sanırsın ki, benden çok seviyorlar.Mesele çocuğu korumak değil terbiye ettirmemek.Öğretmen öğrencisine bir şey demeye çekiniyor.İşin nereye varacağını kestiremiyor; sonu meslekten uzaklaştırmaya kadar gidebilir.İşte ana baba terbiyesi almayan; öğretmenine ayar veren bu çocuklar büyüyünce yetişkin olamıyor.Bir kadına koca, bir çocuğa baba olamıyor.Çünkü babalığın ne demek olduğunu babasından görmedi,kız ev hanımlığını anasından öğrenmedi.Şairin dediği gibi balıklar kavağa çıktı beygirler suya indi.
Yasalara karşı değilim bilakis saygılıyım fakat uygulanan yasaların,konulan kuralların ve cezaların işleri daha karmaşık bir hale getirdiği çok açık.Dindar nesil laflarıyla milletin gazı alınıp su serpilse de ne din kaldı ne nesil.Ne haram kaldı ne helal,ne ayıp kaldı ne haya ve ne hatır kaldı ne vefa..İpinden kurtulmuş uçurtma gibi savruluyoruz.Bizi yükselten erdemlerimizden hızla uzaklaşıyoruz.Erdemsiz insanları kurallar suçluya dönüştürür.O halde gerçek suçlular toplumu değerlerinden uzaklaştıran yasa koyuculardır.Siz çıkıp zinayı suç olmaktan çıkarırsanız kuralsızlığı yasalaştırmış olursunuz.Toplumun huzuru için güvenli bir ortam sağlamak istiyorsanız hapishanelerin duvarlarını yükseltmek yerine toplumun ahlaki değerlerini yükseltin…
GÜNÜN SÖZÜ: Erdemsiz bir yaşam erken bir ölümdür…(Volfgang Van Goethe)
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Geçen gün Alanya’da 56 km hızla giderken daha doğrusu gitmezken trafik cezası yedim. İşin garibi cezayı yemeden hemen önce yanımdaki arkadaşa ''Burada radar oluyor dikkat et!'' diyordum ki, 200 metre ileride yol kenarına parkedilmiş olan polis aracını fark ettim. Biraz yaklaşınca yolun ortasındaki polis memuru parmağıyla işaret ederek aracımızı kenara çekmemizi işaret etti. Hızlı gitmediğimden emi...
Formula 1 Dünya Şampiyonasının 14. ayağı olan Belçika Grand Prix'si, geçtiğimiz pazar günü meşhur Spa-Francorchamps pistinde gerçekleşti ve yarışı Mercedes pilotları ilk iki sırada tamamladılar. Fakat George Russell'ın aracının olması gereken minimum ağırlığın altında olduğu anlaşılması üzerine yarıştan sonra diskalifiye edildi. Tüm bu yaşananların ardından Mercedes takım patronu Toto Wolff, ort...
Geçen gün eski bir dostumuzla bir araya geldik. Nasılsın, nasıl gidiyor? diye sorunca kendisine: ‘’Beklenti içine girmezsen hayat güzel’’ dedim. ‘’Nasıl yani?’’ diye sordu. Mesela ben yarınla ilgili iyi ya da kötü bir düşünceye sahip değilim. Ne olacağını bekleyip göreceğim iyi şeyler olursa bunu memnuniyetle kabul eder keyfini çıkarırım, can sıkıcı sorunlarla karşılasacak olursam da üstesinden g...
Ben çocukken çevremdeki herkes büyüktü, kimine amca kimine teyze derdim,sakalı ak olanlara ise dede..Sanki o yaşta dünyaya gelmişlerdi; bugün hayatta olmasalar bile ben onları hala aynı yüzle hatırlıyorum.Zaman geçti, aynaya bakınca sanki onları görüyorum ağarmış saçlar ve eskimiş bir yüzle.Zaman reflekslerimi zayıflatmış olsa da çocukluğumdaki benle şimdiki beni yakıştırıyorum birbirine ve diyor...
Eskisi gibi kıyı köşe bir yer kalmadı, her yer kalabalık, insan kaynıyor. Öyle alıp başımı gideyim desen gideceğin yer, olduğun yerden daha problemli çünkü insanın olduğu her yer sorunlu. Bu arada fikirsiz adam yok herkes Aristo, herkes Einstein; laf anlatmak zor. Susayım desen o da kolay değil öyle saçmalıklar var ki arkanı dönüp gidemiyorsun. Hani şu seçimden sonra belediye binalarından sarkıtı...
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...