Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim.
SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü sıklıkla duyarız. Bu konuda ne söylemek istersiniz, sizin vizyonunuz nedir?
Nefi KARA:
-Öncelikle kavramların içinin bu kadar boşaltılmasını ve ucuzlatılmasını doğru bulmuyorum. Vizyon bir umuttur. Hayal edebilme ve bunu gerçekleştirebilecek iradeyi gösterebilme becerisidir. Etik ve ahlaki değerlerle desteklenmeyen hiçbir düşünce ve hareket vizyon olarak sunulamaz. Ben samimiyetin, dürüstlüğün ve toplumsal adaletin sağlamasının en değerli ve en öncelikli vizyon olması gerektiğini düşünüyorum. Çılgın projelerden önce çılgınca dürüst, çılgınca hoşgörülü, çılgınca adil, çılgınca alçakgönüllü olup çılgınca birbirimizi sevmeliyiz. Bunu başardığımızda adına çılgın denilen o bütün projelerin aslında kolaylıkla üstesinden gelinebilecek sıradan işler olduğunu göreceğiz. Oysa bugün seçim sürecinde yapılanlara ve konuşulanlara baktığımda vatandaşa sanki sihirbazlık gösterisi yapılıyor. Seçmene olmayan şeyi varmış gibi göstermek, saçmalıkları başarı hikayesi gibi sunmak, halkın zihnini bulandırıp oyunu almak gibi hiç de hoş olmayan tavırlar ve yaklaşımlar görüyorum. Ve yine yapılan iyiliklerin vatandaşın başına kakıldığını ve oya tahvil edilmeye çalışıldığını görüyorum. Bu yapılanları son derece yakışıksız ve onur kırıcı bulduğumu belirtmek isterim
SORU: İsterseniz biraz sizden bahsedelim. Ziyaretleriniz sırasında halkın size yoğun ilgisini görüyoruz. Bir sinerji ve insanlar üzerinde güzel bir etki oluşturdunuz. Sizi tanıyan insanlara sorduğumuzda sizin son derece doğal biri olduğunuzu söylüyorlar. Şimdi bu soruyu bir de size soralım, kendinizi bir cümle ile anlatacak olsanız ne derdiniz?’
NEFİ KARA:
-Kesinlikle samimiyet derim. Benim kendi adıma beğendiğim ve en sevdiğim yönüm samimi ve içten olmamdır. Bunun bana Allah’ın bir lütfu olduğunu düşünüyorum. Samimiyetiniz yoksa bilgi ve birikimlerinizin, yeteneklerinizin ve ünvanlarınızın hiçbir değeri ve anlamı yoktur. Toplum bunu görüyor. Samimiyetimi iliklerine kadar hissediyor, ben de hissediyorum. Her sıktığım elde sanki yeniden doğuyor yeniden hayat buluyorum. Bir parçası olduğum bu halkla her zaman için gurur duymuşumdur ve bu hiçbir zaman değişmeyecektir.
Seçimler gelir geçer önemli olan kalp kırmamaktır. Toplumu gerecek, ayrıştıracak ve düşmanlıkları körükleyecek dil kullanmaktan kesinlikle kaçınmalıyız. Birbirimizin kişiliğine, haysiyetine saldırmanın; onurunu zedelemenin bir anlamı ve gereği yok. Nihayetinde bir seçim yapıyoruz. Son yıllarda ülkemizde yapılan seçimlere baktığımızda seviyenin çok düştüğünü görüyoruz. İnanın buna değmez. Böyle devam edemez. İnanın bu ülkeye ve bu güzel insanlara yazık olur. İnşaallah sizlerin desteğiyle bu seçimi kazanacağız buna inancım tamdır ve bu süreçte bir tek insanı incittiğimi kalbini kırdığımı asla duymayacak ve görmeyeceksiniz. Umarım diğer adaylarda aynı hassasiyeti gösterirler.
Nefi Bey’le sohbet etmekten büyük keyif aldım. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Onu yakından tanıyınca hayran olmamak mümkün değil. Niye böyle söylüyorum çünkü onun samimiyetinden çok etkilendim. Öyle alışıldık eski siyasetçilere benzemiyor. Kendinden emin ve ne yaptığını bilen biri. Sırf seçim kazanmak uğruna yalan yanlış işler yapacak, gizli kapaklı pazarlıklara girecek biri değil. Yakından bakınca ondaki kaliteyi hemen fark ediyorsunuz. Son derece sakin ve de naif biri, bu anlamda onun cerrah olduğuna inanmak gerçekten çok zor, çünkü asla insanları incitecek bir yapısı yok. O her zaman yakınınızda, uzansanız dokunabileceğiniz bir mesafede olacak bunu görebiliyorum. O, halka tepeden bakacak, seçimden sonra unutacak biri değil. Onunla ilk kez karşılaşıyor ve konuşuyor olmama rağmen sanki eski bir dostumla yıllar sonra karşılaşmışım gibi bir his uyandı bende. O’na niye halkın doktoru denildiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Başardığı işlere bakınca bu kadar alçakgönüllü olması ve sizinle göz hizasında konuşması hayranlık verici bir durum. Ben Nefi Beyin toplumun siyasete ve siyasetçiye bakışını kökten değiştireceğini, kaybolan güveni yeniden tesis edeceğini düşünüyorum. Ondan etkilendiğimi belirtmeliyim. Sizin de yakından tanımanızı ve bir kez olsun elini sıkmanızı tavsiye ederim. Bana sorarsanız Nefi Bey Manavgat’a verilen değerin en açık ifadesidir.
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...
Büyük İskender ve Diyojen aynı çağda yaşamış iki farklı figürdür. Birini anlatmanız için diğerine öteki demeniz yeterli olur. Şöyle ki, İskender dünyayı fethetmeyi kafasına koymuş bir kral iken Diyojen bir fıçıda yaşayan, dünyaya sırtını dönmüş bir filozoftu. Bu arada Diyojen aslen Sinoplu’dur. Rivayete göre babası o dönemde devletin kasasından sorumlu olan kişiymiş. Yani bugünkü merkez bankası ba...
Sosyal medyada ayaküstü sohbetlerde sıklıklaş öyle konuşmalar yapıldığını görüyorum: ''Dediğine pişman etti, dövmekten beter etti, yerin dibine soktu, beş paralık oldu..’’ Bilerek veya bilmeyerek, aptalca veya planlı şekilde yapılan hataların ardından gösterilen tepkiler, utandırmalar veya pişmanlık gösterileri benim için bir şey ifade etmiyor. Yapılanların ifşa olması, günyüzüne çıkması, kirli ça...
Eğitimin özelleştirilmesini eleştirdiğim ‘’HER ÖZEL OLAN GÜZEL MİDİR’’ başlıklı yazımda kullandığım ifadeler sanırım yanlış anlaşılmış. Öncelikle belirtmek isterim ki, eleştirilerim asla başarılı öğrencileri kapsamamaktadır. Bir öğrenci sorumluluklarını biliyor ve öğretmenlerine karşı edep sınırını aşmıyorsa yeri başımızın üstünd...
Hani derler ya kelimler cam kırığı olur bazen sussan acıtır konuşsan kanatır. Sorun yumağı herşey. Tuhaf, garip, anlaşılmaz bir durum. Aslında konuşasın var, içine dert olan şeyler var, hazmedemediğin, seni rahat yatırmayan kızgınlıkların var, kahredip vazgeçmişliklerin var ama öyle vazgeçtim demekle bitmiyor. Yapanın yaptığı kar mı kalacak yanına diyorsun ama kalıyor. Ah...
İzlediğim bir film sahnesinde şöyle bir diyalog geçti: ‘’Sevdiğimiz insanları olmasını istediğimiz insanlar olarak yeniden yaratamayız.’’ Bu sözün üzerine onlarca yıl konuşabilir veya binlerce sayfa yazı yazabiliriz ve yine de geride anlatılmayı bekleyen birçok şey kalır. Bu aslında yaşadığımız dünyanın trajedisidir. Sürekli olara...