Kimseye iyi demeye gelmiyor. ’’Tamam işte bu’’ dediğin her seferinde aptal durumuna düşüyorsun. Sonra sevdiklerini sevmemeye, duyduklarına inanmamaya başlıyorsun. Şüpheyle yaklaşıyorsun her şeye, paranoyak oluyorsun. Kılı kırk yarıyorsun ama yine de emin olamıyorsun; güveni kaybettik.
Bayramlar gelip geçiyor, ne sende gezme isteği var ve ne de gelmedin diye hatır gönül koyan. Davetler dil ucuyla yapılıyor yarım yamalak sanki “gelme” der gibi. Ana baba evladından bezgin, kardeş kardeşe küskün, hısım akraba evvelden kırgın; zorlama ilişkiler, samimiyeti kaybettik.
Bir ciklet parası bulunca mahalle bakkalına koştuğum zamanları hatırlarım, elimizdeki demir paralara ne kadar çok şey alırdık. ETIPUF kutularıyla arı yakalar vızıltılarını dinlerdik. Teraviyi komşunun erik ağacında kılardık. Ceplerimizi eriklerle doldurur dişimiz kamaşıncaya kadar yerdik ve sonra hacıdan dönen ihtiyarlar gibi eve girerdik gecenin bir vakti. Yine pişi dağıtılırdı ikindileri, biraz siyah olurdu hamuru, ne keyifle yerdik, iki- üç- dört sayısını unuturduk. Herkes herkesi tanır kim kimin neyi, kimin nesi bilirdi. Bir yaramazlık etsek eve bizden önce gelirdi haberi; büyük bir aile gibiydik. Şimdi kimse kimseyi tanımaz, kapısını çalmaz bir yanlışını görse uyarmaz, uyaracak olsa da hoş karşılanmaz oldu; komşuluğu kaybettik.
Hem severdik öğretmenlerimizi hem de korkardık onlardan. Şikayet giderse eve, kesin dayağı yerdik. Dersi kaynatmaya kalksak ya ufaktan kulağımız çekilir veya tebeşiri yerdik uzaktan. Hemen çeki düzen verirdik kendimize. Okul dışında karşılaşınca elimiz ayağımıza dolanırdı saygıdan. Ellerinde bir şey görsek taşımayı teklif ederdik. Onlar emekli olsalar da, biz hep öğrenci kaldık.. Şimdilerde öğretmenini şikayet ediyor öğrencisi. Terbiye etmeye kalkıyor terbiyesizlik ederek. Ayar veriyor haddini aşarak. Veliler de takılıyor peşlerine çocuklarına inanarak. Ne oturuşunu değiştiriyor öğrenci, ne de istifini bozuyor öğretmenini görünce; saygıyı kaybettik.
Bizim zamanımızda analar okul gibiydi. Büyüğün yanında nasıl oturulur kalkılır, misafir gelince nasıl karşılanır öğretirlerdi. Bir yanlış yapsak kaş göz işaretiyle uyarırlardı. Bizim çocukluğumuzda komşumuz çamaşır asmaya çıksa balkona, biz içeri girerdik. Sofraya babadan önce oturmaz ve ondan önce tabağa kaşık götürmezdik. Bir usul bir adap vardı. Büyük büyüklüğünü, küçük küçüklüğünü bilirdi. Şimdilerde baba çocuğuyla arkadaş oldu, analar kafelere dadandı; düzeni kaybettik.
Biz eskiden boşanma kelimesini hayvanlar bağlı olduğu yerden kurtulunca duyardık. Derlerdi ki: ‘’koş hayvan boşanmış’’ Şimdilerde kadınlar için söyleniyor bu söz,‘’falan kadın boşanmış.’’ Eskiden boşanan aileleri duymazdık. Boşanmayı ar ederdi insanlar. Dul denilmek ağır gelirdi, zul olurdu.. Kadınlar evine yuvasına sahip çıkar adamlar da çalışır didinir ailesine bakardı. Hayvanlar artık boşanmıyor iplerinden fakat kadınları bağlayacak ne bir ip var ne yasa ne ceza. Cepheden dönmeyen eşini bekleyen ninelerin kocasını sokağa atan torunları var artık. Adam sabah çıktığı evine akşam giremiyor. Polisten alıyor haberi uzaklaştırma almış; vefayı kaybettik.
Biz aslında tümden kaybettik.
Ne Türk kalabildik ne de ecnebi olduk. Biraz tuz, biraz şeker attık ne çorba oldu, ne sütlaç, oldu tam bir yavan bulamaç. Konuşunca Müslümanız yaşayışta kafir. Kabede taşladığımız şeytana burada ziyafet veririz. Şeytanın aklına gelmeyen bizim aklımıza gelir pabucunu ters giydiririz. Yine de kalbimiz temiz bizim, firdevslerdeyiz. Yapar ederiz sonra musallada iyi biliniriz, yalancı şahidimiz çoktur bizim, yine gemiyi yüzdürürüz. El eli kandırır biz ise kendimizi kandırırız. Aslında ne olduğumuzu yine en iyi biz biliriz. Anlayacağınız ne biz eski biziz, ne de zaman eski zaman; yönümüzü kaybettik…
GÜNÜN SÖZÜ: Kaybetmek söz konusuysa, çok yetenekliyiz.
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Geçen gün Alanya’da 56 km hızla giderken daha doğrusu gitmezken trafik cezası yedim. İşin garibi cezayı yemeden hemen önce yanımdaki arkadaşa ''Burada radar oluyor dikkat et!'' diyordum ki, 200 metre ileride yol kenarına parkedilmiş olan polis aracını fark ettim. Biraz yaklaşınca yolun ortasındaki polis memuru parmağıyla işaret ederek aracımızı kenara çekmemizi işaret etti. Hızlı gitmediğimden emi...
Formula 1 Dünya Şampiyonasının 14. ayağı olan Belçika Grand Prix'si, geçtiğimiz pazar günü meşhur Spa-Francorchamps pistinde gerçekleşti ve yarışı Mercedes pilotları ilk iki sırada tamamladılar. Fakat George Russell'ın aracının olması gereken minimum ağırlığın altında olduğu anlaşılması üzerine yarıştan sonra diskalifiye edildi. Tüm bu yaşananların ardından Mercedes takım patronu Toto Wolff, ort...
Geçen gün eski bir dostumuzla bir araya geldik. Nasılsın, nasıl gidiyor? diye sorunca kendisine: ‘’Beklenti içine girmezsen hayat güzel’’ dedim. ‘’Nasıl yani?’’ diye sordu. Mesela ben yarınla ilgili iyi ya da kötü bir düşünceye sahip değilim. Ne olacağını bekleyip göreceğim iyi şeyler olursa bunu memnuniyetle kabul eder keyfini çıkarırım, can sıkıcı sorunlarla karşılasacak olursam da üstesinden g...
Ben çocukken çevremdeki herkes büyüktü, kimine amca kimine teyze derdim,sakalı ak olanlara ise dede..Sanki o yaşta dünyaya gelmişlerdi; bugün hayatta olmasalar bile ben onları hala aynı yüzle hatırlıyorum.Zaman geçti, aynaya bakınca sanki onları görüyorum ağarmış saçlar ve eskimiş bir yüzle.Zaman reflekslerimi zayıflatmış olsa da çocukluğumdaki benle şimdiki beni yakıştırıyorum birbirine ve diyor...
Eskisi gibi kıyı köşe bir yer kalmadı, her yer kalabalık, insan kaynıyor. Öyle alıp başımı gideyim desen gideceğin yer, olduğun yerden daha problemli çünkü insanın olduğu her yer sorunlu. Bu arada fikirsiz adam yok herkes Aristo, herkes Einstein; laf anlatmak zor. Susayım desen o da kolay değil öyle saçmalıklar var ki arkanı dönüp gidemiyorsun. Hani şu seçimden sonra belediye binalarından sarkıtı...
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...