‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmışken ona sırtını dönemezdi. Ürkekliği bir yana bırakıp gözlerini dikti gözlerine ve bu sırada aynanın biraz tozlu olduğunu farketti biraz da çizik ve anladı ki aslında yapması gereken tek şey kendisini kötü gösteren aynayı değiştirmekti. Bütün o olumsuz düşünceleri çağıran ve kötü hissetmesine neden olan şey kırık bir ayna idi. Tozunu almakla yetinmeyecekti bu sefer; elinden değneği alınmış ip cambazı gibi çaresiz bırakan o aynadan kurtulacaktı. Duvarına astığı aynanın aslında hayallerinin darağacı olduğunu geç de olsa farketmişti. Onda eksik olan şey güzellik değil gülümsemekti. Gülümsemeyi unutmuştu çünkü o kırık ayna onu yaşlı ve yorgun bir kadın gibi hissettiriyordu.
Sevgili okuyucularım,
Kırık bir aynada kendinizi güzel göremezsiniz çünkü ondaki kusurlar sizi dağınık ve kirli gösterir. Maalesef siyaset kurumu da kırık bir ayna gibi vatandaşı kötü gösteriyor. Dünyanın en güzel coğrafyasında en güzel ikliminde yaşıyor olmamıza rağmen şu çektiğimiz sıkıntılara bakın. İnsanlar sabah yataklarından yılgın bir şekilde kalkıp, akşam evlerine yorgun bir şekilde dönüyor. Karamsarlık üstlerine öylesine sinmiş ki; gelecekle ilgili plan yapmayı bırakmışlar, tek endişeleri barınmak ve karınlarını doyurabilmek olmuş. Millet olarak geçmişte de bazı sıkıntılar çekmiştik fakat hiç böyle olmamıştı; işte bu yüzden bu seçim geçmiş seçimlere benzemeyecekti. Siyasiler he zaman olduğu gibi avazları çıktığı kadar bağırıp vaatleri arka arkaya sıralarken vatandaş susuyordu; ‘’Ne dediğinizin bir önemi yok, ben ne yapacağımı biliyorum!’’ der gibi bir ifade vardı yüzlerde. Vatandaş sorunun kendinde olmadığını görmüştü, o aynadan kurtulacaktı. Artık güzel birşeyler görmek istiyordu. Kırık bir flütü üfler gibi siyasetçinin kulak tırmalayan sözlerini duymak istemiyordu. Yorulmuştu, kimsenin kavgasına ortak olmak istemiyordu çünkü kendi hayat kavgasında yalnız bırakılmışlardı. Her yolculukta olduğu gibi bu yolculukta başladığı yerde bitecekti, sandıkla iş başına getirdiklerini yine sandıkla gönderecekti. Makam mevki peşinde koşanlara, şatafat düşkünlerine yol verip manzarası insan olanı iş başına getirecekti.
Sonuç olarak vatandaş geleceğine sahip çıktı. Yeni bir ayna astı duvarına ve eskisini kapıya bıraktı. Seçeneklerini gördü ve artık geleceğe güvenle bakabilir. Süslenip en yeni elbiseleriyle aynanın karşısına geçebilir. Kendini önemli biri gibi hissedebilir. Gülümsemelerini kahkahalara dönüştürebilir. Etrafında daireler çizip çevresine mutluluk saçabilir. Bütün gece sokak lamabarının arkasına saklanan yıldızları sayıp sabahın ilk ışıklarıyla ruhunu aydınlatabilir.
Şimdilerde ‘’Nerede hata yaptık?’’ diye soruyorlar, aslında cevap çok basit;siz geldiğiniz yeri unuttunuz. Ben ne yaparsam yapayım vatandaş CHP’ye oy vermez diye düşündüğünüz için hoyratça davranıp har vurup harman savurdunuz. Fildişi kulelere çekilip halktan kendinizi soyutladınız. Vatandaş sefalet içine düşmüşken siz hiçbir şey olmamış gibi devam ettiniz fakat bu arada en önemli şeyi atladınız, CHP vatandaşla arasındaki buzları eritmiş ve herkesin oy verebileceği bir partiye dönüşmüştü. Tüm engellemelere rağmen kazandıkları belediyelerde çok başarılı işlere imza attılar. Vatandaş‘’Biz gidersek şöyle olur, biz gidersek böyle olur..’’ söylemlerinizin boş olduğunu gördü. Siz gittiniz Ankara’dan millet çöp yığınlarının altında mı kaldı? Geçen seçim İmamoğlu’nu Sisi’ye benzetip sonrasında Sisi ile görüşmeye gittiniz. Vatandaş bütün bunları sorguladı. Geçmişte ne vadetmiştiniz bir de bugün vatandaşa yaşattıklarınıza bakın. Vatandaş sizden umudunu kesti ve bunu sandıkta açıkça gösterdi. Artık tek seçenek değilsiniz belki de en son seçeneksiniz.
GÜNÜN SÖZÜ:Tedbirden öteye uzanan korku geçtiği her yeri çöle çevirir.
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...
Büyük İskender ve Diyojen aynı çağda yaşamış iki farklı figürdür. Birini anlatmanız için diğerine öteki demeniz yeterli olur. Şöyle ki, İskender dünyayı fethetmeyi kafasına koymuş bir kral iken Diyojen bir fıçıda yaşayan, dünyaya sırtını dönmüş bir filozoftu. Bu arada Diyojen aslen Sinoplu’dur. Rivayete göre babası o dönemde devletin kasasından sorumlu olan kişiymiş. Yani bugünkü merkez bankası ba...
Sosyal medyada ayaküstü sohbetlerde sıklıklaş öyle konuşmalar yapıldığını görüyorum: ''Dediğine pişman etti, dövmekten beter etti, yerin dibine soktu, beş paralık oldu..’’ Bilerek veya bilmeyerek, aptalca veya planlı şekilde yapılan hataların ardından gösterilen tepkiler, utandırmalar veya pişmanlık gösterileri benim için bir şey ifade etmiyor. Yapılanların ifşa olması, günyüzüne çıkması, kirli ça...
Eğitimin özelleştirilmesini eleştirdiğim ‘’HER ÖZEL OLAN GÜZEL MİDİR’’ başlıklı yazımda kullandığım ifadeler sanırım yanlış anlaşılmış. Öncelikle belirtmek isterim ki, eleştirilerim asla başarılı öğrencileri kapsamamaktadır. Bir öğrenci sorumluluklarını biliyor ve öğretmenlerine karşı edep sınırını aşmıyorsa yeri başımızın üstünd...
Hani derler ya kelimler cam kırığı olur bazen sussan acıtır konuşsan kanatır. Sorun yumağı herşey. Tuhaf, garip, anlaşılmaz bir durum. Aslında konuşasın var, içine dert olan şeyler var, hazmedemediğin, seni rahat yatırmayan kızgınlıkların var, kahredip vazgeçmişliklerin var ama öyle vazgeçtim demekle bitmiyor. Yapanın yaptığı kar mı kalacak yanına diyorsun ama kalıyor. Ah...
İzlediğim bir film sahnesinde şöyle bir diyalog geçti: ‘’Sevdiğimiz insanları olmasını istediğimiz insanlar olarak yeniden yaratamayız.’’ Bu sözün üzerine onlarca yıl konuşabilir veya binlerce sayfa yazı yazabiliriz ve yine de geride anlatılmayı bekleyen birçok şey kalır. Bu aslında yaşadığımız dünyanın trajedisidir. Sürekli olara...