Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim.
Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini almadan, sözcükleri yuvarlamadan direkt olarak sordum ve o da aynı şekilde lafı eğip bükmeden yan yollara sapmadan net cevaplar verdi. Son derece doğaldı ve samimi bir sohbet oldu. Bilirsiniz bazen televizyona bir siyasetçi çıkar karşısında bir moderatör ve iki gazeteci oturup sorular sorar ve siyasetçi bu sorulara cevaplar verir. Program bittiğinde izleyiciler birbirlerine sorarlar ‘Ne anladın?’ kimse bir şey anlamamıştır ve kimse bir yorum yapamaz. Çünkü aslında siyasetçi hiçbir soruya cevap vermemiştir; ne evet demiştir ve ne de hayır, ‘HAVET’le geçiştirmiştir. Ne olur demiştir ne de olmaz, ne doğru demiştir ve ne de yanlış; suya sabuna dokunmadan işin içinden çıkmıştır. İzleyici için zaman kaybından başka bir şey değildir. Nefi Bey bu tip bir adam değil, son derece net ve açık sözlü. Fikirlerini söylemekten çekinmiyor. Kendinden son derecemin; halkın tabiriyle abdestinden şüphesi yok. Bu arada size ilginç bir şey anlatayım biz kendisiyle söyleşiyi yaparken yoldan geçen yaşlı bir amca Nefi Beye ‘Sigaran var mı?’diye sordu. Nefi Bey adama sigarayı uzattıktan sonra kendi çakmağıyla adamın sigarasını yaktı ve bunu yaparken öyle doğaldı ki, adam onun bir doktor ve aynı zamanda bir belediye başkan adayı olduğunu farketmedi Nefi Bey de zaten adama bir şey demedi. Eminim o an birisi çıkıp adama söyleseydi bile adam yine de sigara istediği adamın Nefi Bey olduğuna inanmazdı. Çünkü bugüne kadar siyasetçi eline en ufak fırsat geçtiğinde vatandaşın karşısına oy diye dikilmiştir. Nefi Beyin gerçekten farklı bir tarzı var. O kendini asla halktan soyutlamıyor. Neyse sonrasında biz Nefi Beyle sohbetimize kaldığı yerden devam ettik. Şimdi isterseniz onunla olan söyleşimize ve sorularımıza verdiği cevaplara geçelim.
SORU: Nefi Bey biliyorsunuz seçim dönemlerinde genellikle adayların dindarlığı sorgulamaya açılır. Özellikle işler bir taraf için iyi gitmiyorsa hemen bu kart oynanır ve dinliydi dinsizdi ileri geri konuşulur. Bugünlerde yine bu soru gündemde. Onların tabiriyle soruyorum ‘Siz dinli misiniz, dinsiz mi?’’
NEFİ KARA:
-Hüseyin Bey isterseniz bu sorunuza bir hikaye ile cevap vereyim. Geçmiş zamanda halktan bir takım insanlar bir dervişe gelip ‘’bize bir nasihatte bulun’’ demişler. Derviş onlara sormuş: ‘’Allah’ı bilir misiniz?’’ Onlar: ‘’elbette biliriz’’ demişler. Bunun üzerine derviş,‘’Öyleyse başka bir şey bilmenize gerek yok’’demiş. O insanlar dervişe: ‘’Sen bize bir nasihatte daha bulun demişler’’. Derviş bu defa onlara‘’Allah sizi bilir mi?’’ diye sormuş. Onlar yine: ‘’Elbette bilir’’deyince Derviş onlara şöyle söylemiş: ‘’Öyleyse sizi başkasının bilmesine gerek yok.’’
Hüseyin Bey Allah kullarını bilir biz de O’nu biliriz, bizi başkasının bilmesine gerek yok. Ahiret işleri pahalıdır dünya işleri ise ucuz, biz değersiz olanı değerli olana tercih etmeyiz. Diğer taraftan vatandaşın çocuğu işsiz, emekli perişan, esnaf kredilerle ayakta duruyor yani şimdi bütün bunları çözmüşler, vatandaşın sıkıntılarını gidermişler de Nefi Kara’nın dindarlığı mı kalmış uğraşacak. Keşke dindarlığı ölçecek bir alet icat edilse de kimin ne mal olduğu bir ortaya çıksa. Hüseyin Bey bunların vatandaşa söyleyebilecekleri sözleri kalmadı.Vatandaş artık bunlara güvenmiyor.Bugün çektiğimiz sıkıntıların müsebbibi bunlar.Şimdi kendilerince halkı bu şekilde oyalama peşindeler. İnsanların değerleri ve inançları üzerinden siyaset yapmayı bıraksınlar; geçti o işler..
SORU: Nefi Bey yine diyorlar ki: ‘Kendisi iki dönem milletvekilliği yaptı Manavgat’a ne hayrı dokundu?’
NEFİ KARA:
-Hüseyin Bey 25. ve 26. dönem milletvekilliği yaptım. Bunun yanında Özel Sağlık Komisyonu üyeliği ve Avrupa Birliği Karma Parlemento eş bakan yardımcılığı görevlerinde bulundum. Cevaba geçmeden önce bunları konuşanların akıl sağlıkları yerinde mi merak ediyorum. Bu insanlar ya gerçekten delirmiş olmalı yada art niyetli, üçüncü bir şık yok.
Ilıca’ya hapishane yapılmaması için mecliste konuşma yapan benim. Yine Beşkonak’taki balık ölümlerinin araştırılması için meclis kürsüsünde konuşan yine benim. Mesire alanının halkın elinden alınmaması için halkın yanında durup eyleme katılan benim. Türkbeleninin betonlaşmaması ve doğal halinin korunması için açıklama yapan benim. Malumunuz Manavgat devlet hastanesinde yoğun bakım, hasta sevk ve polikliniklerdeki yetersizlikten dolayı zor durumda kalan hastalar oluyor ve bizden bu konuda yardım istiyorlar; danışmanlarımdan biri olan Başar Beyi sırf bu konularla ilgilenmesi için görevlendirdim. Başar Bey hastaların bütün tedavi sürecini yakından takip edip ilgilenmiştir. Sadece bulunduğumuz bölümle veya hastane ile sınırlı değil, tedavileri Ankara’da devam etmesi gereken hastalar oluyor onların sevkini ve oradaki tedavi süreçlerini de aynı hassasiyetle takip ettik. Bir hekim olarak danışmanıma şunu tembih ettim: ‘’Hastabeklemez, bir dakikanın bile çok büyük önemi vardır, acı çeken hasta için bir dakika çok uzun bir süredir’’ Eksik olmasın Başar Bey gece gündüz demeden ve de acizlenmeden hastaların her türlü ihtiyacına koşmuş ve yardımcı olmuştur. İlgilendiğimiz o kadar çok hasta oldu ki, isimlerini, yüzlerini unutuyoruz fakat onlar bizi unutmuyor. Seçim çalışmalarımız sırasında bizi karşısında görünce sarılıp ağlayan insanlar oluyor. Düşünebiliyor musunuz Manavgat gibi bir yerde anjio ünitesi yok! varın gerisini siz düşünün. Biz bugüne kadar yardımına koştuğumuz hiçbir kimsenin siyasi görüşüyle, şusuyla busuyla ilgilenmedik. Oncu buncu demedik; bizim için insan olması yeterli. Biz insan odaklıyız. Hüseyin Bey bunları konuşmaktan hicap duyuyorum fakat sizin sorunuz karşısında bunları anlatmaya mecbur oldum. Hüseyin Bey şimdiye kadar siz sordunuz ben cevapladım şimdi bir soru da ben size sorayım, bunları konuşan kişinin veya kişilerin Manavgat’ta oyu var mı bunu bana bir araştırıp gelin, bu sorunun cevabını bir sonraki sohbetimizde sizden isteyeceğim. O insanlara şunu da sorun lütfen, bugüne kadar mesire alanı için halkın yanında durmuşlar mı veya ne yapmışlar? Aynı şekilde Ulualan konusunda da ‘’burası halkındır ve kimseye dokundurtmam’’ diyebiliyorlar mı?
SORU: Yeri gelmişken Ulualan konusunda ne düşünüyorsunuz, bu işe niye karşısınız?
NEFİ KARA:
-Bakın, Ulualan diye ifade ettiğimiz yer yaklaşık üç bin dönüm, denize sıfır bir yer yani uçsuz bucaksız bir sahilden bahsediyoruz. Buranın değerini ne parayla, ne altınla ne de gümüşle ölçemezsiniz. Ulualan için öngördükleri proje için şöyle bir benzetme yaparsak sanırım yanlış olmaz, sizin elinizde saf ipekten bir kumaş var ve siz bu kumaştan elbise dikmek yerine ayakkabı bağcığı yapmaya kalkıyorsunuz. Şimdi Hüseyin Bey varsayalım sizin bankalar caddesinde bir dükkanınız var. Sağınız solunuz banka, giyim mağazası, kuyumcu vs sen tutuyorsun burada yemci dükkanı açıp küspe, arpa, satmaya kalkıyorsun. Kardeşim yemci dükkanının ana caddede ne işi var, git dükkanını kıyı köşe bir yere aç, hayvanı olan zaten seni arar bulur. İşte golf sporu da böyledir. Golf merakı olanlar golf oynamak için gelirler; denizde sörf yapmak veya ayağını kuma sokmak için değil. Golf tesisini nereye yaparsan oraya gider, adamın başka derdi yok, onun derdi golf oynamak. Bunu dağ başına yapsan da olur düz ovaya yapsan da. Gelen adam golfünü oynar ve gider. Benim gözümde Ulualan’a golf otel yapmakla Ilıca’ya hapishane yapmak arasında hiçbir fark yok. İkisi de son derece saçma ve mantıksız. Gerçi bunların her işleri böyle fakat eleştirecek olursan ‘bunlar hizmete karşı’ deyip çıkarlar işin içinden fakat yapılan işin bir mantığı ve estetiği olmalı. Şimdi estetik deyince aklıma geldi çevre yoluna üst geçit yaptılar değil mi? Bana göre düşünce doğru, uygulama yanlış. Üst geçit yaparak siz aslında şehrin bütünlüğüne zarar verdiniz sanki şehir surlarla çevrilmiş gibi oldu. O bölgede oturan insanların önünü kapayıp manzaralarını yok ettiniz. Oysa battı çıktı şeklinde yani tünel yaparak da bu sorunu kolaylıkla çözebilirdiniz. Benim söylediğim şey öyle karmaşık bir iş değil işleri bunlar karmaşık hale getiriyorlar. Konuşulacak daha çok şey var fakat biz asıl konumuza dönelim; Ulualan gerek yüzölçümü ile gerekse bulunduğu konum ile dünyada eşi benzeri olmayan bir yer. Bir kral için başındaki taç neyse Manavgat için Ulualan da öyledir. Başgöz edilmesi gereken bir yerdir. Buranın en güzel şekilde değerlendirilmesi için üzerinde çok yönlü düşünülmesi lazım. Bu şehrin güzel insanlarına sesleniyorum bu şehrin değerini bilin. Şehrinize sahip çıkın. Bu şehre bizim gözümüzden bakın. Biz bu şehre Ulusal çapta bir stadyum ve spor kopleksi yaparsak Messi’leri Ronaldo’ları ve daha bir çok dünya yıldızlarını bu şehre getirebiliriz. Şehre yakışır konser alanımız olursa Tarkan’ları ve diğer ünlü sanatçıları getirip konserler verdirebiliriz. Yine ulusal düzeyde kongre merkezi yaparak şehrimizde dünya çapında kongrelerin ve bilimsel çalışmaların yapılmasını sağlayabiliriz. Bu şehri bizim gözümüzden görmeye çalışın. Onların gözünden görmek istiyorsanız Ilıca’daki hapishaneye bakın. Bu şehre kazandırdıkları tek tesis o. Bu arada ‘’Bize oy vermezseniz hizmet alamazsınız’’ tehditleri bize işlemez. Bizim kimseye ihtiyacımız yok, Manavgat’ın yeteri kadar kaynağı var, yeter ki israf edilmesin ve yeter ki doğru projeler yapılsın. Biz Manavgat’ın gücünün ve potansiyelinin farkındayız. Bu hayattaki bütün değerli şeyler, uğruna sıkı bir çalışma gerektirir; biz ekibimizle hazırız. Plan ve programımızı yaptık. İnşallah seçimden sonra kolları sıvayıp sıkı bir çalışma içerisine gireceğiz. Biz halkın beklentilerinin ve önceliklerinin farkındayız. Biz ne yaptığımızı ve bundan sonrası için ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Sizlerden bir tek şey istiyorum, beklentilerinizi her zaman için yüksek tutun. En iyisini istemekten asla geri durmayın ve bize her zaman olduğu gibi güvenmeye devam edin çünkü sizler en iyisini hakkediyorsunuz, bizler bunun için varız, sizler için ve en iyisi için…..
Sevgili okuyucularım ben ne diyebilirim ki; herşey ortada. Nefi Beyi anlatmaya gerek yok. Nefi Bey çok farklı bir kişilik. Herşeyden önce insan. İki dönem milletvekillliği yapmış olmasına rağmen hiçbir konuda politik davranmıyor ve konuşmuyor. Nefi Beyi seçerseniz o sadece belediye başkanınız olmayacak o kiminize kardeş, kiminize abi, kiminize hayırlı bir evlat kiminize sadık bir dost olacak. Nefi Bey sadece hayatınızın bir parçası değil, aynı zamanda vazgeçilmezi olacak…
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Geçen gün Alanya’da 56 km hızla giderken daha doğrusu gitmezken trafik cezası yedim. İşin garibi cezayı yemeden hemen önce yanımdaki arkadaşa ''Burada radar oluyor dikkat et!'' diyordum ki, 200 metre ileride yol kenarına parkedilmiş olan polis aracını fark ettim. Biraz yaklaşınca yolun ortasındaki polis memuru parmağıyla işaret ederek aracımızı kenara çekmemizi işaret etti. Hızlı gitmediğimden emi...
Formula 1 Dünya Şampiyonasının 14. ayağı olan Belçika Grand Prix'si, geçtiğimiz pazar günü meşhur Spa-Francorchamps pistinde gerçekleşti ve yarışı Mercedes pilotları ilk iki sırada tamamladılar. Fakat George Russell'ın aracının olması gereken minimum ağırlığın altında olduğu anlaşılması üzerine yarıştan sonra diskalifiye edildi. Tüm bu yaşananların ardından Mercedes takım patronu Toto Wolff, ort...
Geçen gün eski bir dostumuzla bir araya geldik. Nasılsın, nasıl gidiyor? diye sorunca kendisine: ‘’Beklenti içine girmezsen hayat güzel’’ dedim. ‘’Nasıl yani?’’ diye sordu. Mesela ben yarınla ilgili iyi ya da kötü bir düşünceye sahip değilim. Ne olacağını bekleyip göreceğim iyi şeyler olursa bunu memnuniyetle kabul eder keyfini çıkarırım, can sıkıcı sorunlarla karşılasacak olursam da üstesinden g...
Ben çocukken çevremdeki herkes büyüktü, kimine amca kimine teyze derdim,sakalı ak olanlara ise dede..Sanki o yaşta dünyaya gelmişlerdi; bugün hayatta olmasalar bile ben onları hala aynı yüzle hatırlıyorum.Zaman geçti, aynaya bakınca sanki onları görüyorum ağarmış saçlar ve eskimiş bir yüzle.Zaman reflekslerimi zayıflatmış olsa da çocukluğumdaki benle şimdiki beni yakıştırıyorum birbirine ve diyor...
Eskisi gibi kıyı köşe bir yer kalmadı, her yer kalabalık, insan kaynıyor. Öyle alıp başımı gideyim desen gideceğin yer, olduğun yerden daha problemli çünkü insanın olduğu her yer sorunlu. Bu arada fikirsiz adam yok herkes Aristo, herkes Einstein; laf anlatmak zor. Susayım desen o da kolay değil öyle saçmalıklar var ki arkanı dönüp gidemiyorsun. Hani şu seçimden sonra belediye binalarından sarkıtı...
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...