Sosyal medyada bir haber dolaşıyor; Manavgat belediyesine tahsis edilmiş olup bizim de hafta sonları gidip piknik yaptığımız mesire alanının tahsisinin iptal edildiği söyleniyor. Bu haberi okuyunca kızılderililerin geçmişte yaşamış olduğu trajedi aklıma geldi. Biliyorsunuz beyazlar Amerika kıtasına ayak bastıklarında büyük bir yıkıma sebep olmuşlar, ormanları tahrip edip vahşi hayvanları katletmişler ve kıtanın gerçek sahipleri olan Kızılderilileri de yaşadıkları topraklardan sürüp çıkarmışlardı. Bundan dolayıdır ki, kızılderililer beyaz adamı baharda yatağından taşıp önüne kattığı herşeyi yok eden bir nehre benzetmişlerdi. Günümüzde siyast kurumu da yatağından taşan bir nehir gibi her şeyi bozup tahrip ediyor ve bunu sadece baharda değil dört mevsim yapıyor. Siyasetin nehri öyle bir nehir ki, içeyim desen içemiyor, çimeyim desen çimemiyorsun, böyle tuhaf yarayışsız bir nehir.
Zaman değişse de insanlığın kaderi değişmiyor. Tahribat ve yıkım durmadan duraksamadan devam ediyor. Yetki açgözlülükle birleştiğinde sonuçlar yıkıcı ve korkutucu olabiliyor. Yüzlerde utanma duygusu kayboluyor ve pervasızlık başlıyor. Aldıkça alasıları, yedikçe yiyesileri geliyor.
Sat.. sat.. sat…Özelleştirme adı altında devletin neyi var neyi yoksa satıldı. Bizi de satılığa çıkarırlarsa şaşırmayın. Özelleştirme demiyorum çünkü bir özelliğimiz, bir güzelliğimiz, bir ayrıcalığımız kalmadı; her yer Suriye’li ve Afgan’la doldu. Geçmişte Kızılderililer kendi ülkelerinde rezervasyonlarda yaşamaya zorlanmışlardı aynı şeyin bizim başımıza da gelmesinden endişe ediyorum. Düşünebiliyor musunuz Manavgat’ta yaşayıp da denize giremeyecek noktaya geldik. Orası otel, burası otel derken birkaç boşluk kaldı denize girecek; sıra şimdi buralara gelmiş. Vatandaşın bir noktada buna dur demesi lazım. Bu konu partilerden ve şahıslardan bağımsız olarak her vatandaşın duyarlı olması ve karşı çıkması gereken bir konudur. Bu kadar aymazlık olmaz! Sürekli aynı şey oluyor birileri işin zeminini kılıfını ayarlıyor ve sonra ‘’ben yaptım oldu’’diyor. Vatandaş böyle susmaya devam ederse bırak denize girmeyi, uzaktan bile bakamayacak.
Nasıl olsa vatandaş et alamıyor pikniğe gidemiyor bu sebeple mesire alanının peşine düşmez diye mi düşündüler; bilemiyorum. İnsanın aklına her şey geliyor. Bu ülkede sineğin yağını çıkarmayı bırak, derisini yüzüp postunu giyecek tipler var. Hiçbir şeye şaşırmam. Olmaz demem, her şey olur. Şeytanın aklına gelmeyen bizim başımıza gelebilir. Bir değil, yüz değil, bin değil milyonlarca mülteciyi muhacir diyerek ülkeye sokmadılar mı? Yalnız bir fark var bizim muhacirler yılbaşı kutlar; cihat etmez. Kendi ülkesi için kılını kıpırdatmaz ama sorsan sanayimizi onlar ayakta tutar. Böyle garip garip saçma sapan şeyleri yuttuk kabullendik. Artık yeter. Burnumuzun dibindeki yerin göz baka baka elimizden alınmasına müsaade edemeyiz, etmemeliyiz. Sessiz sedasız elimizden kayıp gitmesine seyirci kalamayız; kalmamalıyız. AKP’lisi, CHP’lisi, MHP’lisi İYİ PARTİ’lisi vs. bütün partiler ve sivil toplum kuruluşları bu güzel şehre karşı sorumluluklarını yerine getirmelidirler. Bu konuyu şahsileştirmeden, siyasileştirmeden ve kırıp dökmeden çözmelidirler. Oy vermemiş olabilirsiniz, sevmiyor da olabilirsiniz; bunun bir önemi yok burada görmemiz gereken Şükrü Sözen’in Manavgat’ta yaşayan bütün vatandaşların haklarını koruma çabasıdır. Günün sonunda mesire alanı Şükrü Sözen’e kalmayacak. Mesire alanı herkesin faydalandığı ve faydalanmaya devam edeceği, hafta sonu ailesiyle vakit geçireceği, modern hayatın keşmekeşinden kaçıp kurtulacağı, dört köşe evlerin kutu gibi odalarından çıkıp nefes alabilecekleri bir yer olmaya devam etmelidir. Şimdi hep birlikte Şükrü Sözen’i bu asil tavrına, kararlı duruşuna destek olmalı ve bu yanlışın önüne geçmeliyiz. Bizim aidiyetimiz şahıslara veya kuırumlara değil yalnız şehrimize olmalıdır ve öyle olacaktır.
GÜNÜN SÖZÜ: Bütün zenginliğin bir avuç açgözlü insanın elinde bulunduğu ve çoğunluğun sefalet içinde yaşadığı bir toplumda kimse mutlu olamaz. - Thomas Morris
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Geçen gün Alanya’da 56 km hızla giderken daha doğrusu gitmezken trafik cezası yedim. İşin garibi cezayı yemeden hemen önce yanımdaki arkadaşa ''Burada radar oluyor dikkat et!'' diyordum ki, 200 metre ileride yol kenarına parkedilmiş olan polis aracını fark ettim. Biraz yaklaşınca yolun ortasındaki polis memuru parmağıyla işaret ederek aracımızı kenara çekmemizi işaret etti. Hızlı gitmediğimden emi...
Formula 1 Dünya Şampiyonasının 14. ayağı olan Belçika Grand Prix'si, geçtiğimiz pazar günü meşhur Spa-Francorchamps pistinde gerçekleşti ve yarışı Mercedes pilotları ilk iki sırada tamamladılar. Fakat George Russell'ın aracının olması gereken minimum ağırlığın altında olduğu anlaşılması üzerine yarıştan sonra diskalifiye edildi. Tüm bu yaşananların ardından Mercedes takım patronu Toto Wolff, ort...
Geçen gün eski bir dostumuzla bir araya geldik. Nasılsın, nasıl gidiyor? diye sorunca kendisine: ‘’Beklenti içine girmezsen hayat güzel’’ dedim. ‘’Nasıl yani?’’ diye sordu. Mesela ben yarınla ilgili iyi ya da kötü bir düşünceye sahip değilim. Ne olacağını bekleyip göreceğim iyi şeyler olursa bunu memnuniyetle kabul eder keyfini çıkarırım, can sıkıcı sorunlarla karşılasacak olursam da üstesinden g...
Ben çocukken çevremdeki herkes büyüktü, kimine amca kimine teyze derdim,sakalı ak olanlara ise dede..Sanki o yaşta dünyaya gelmişlerdi; bugün hayatta olmasalar bile ben onları hala aynı yüzle hatırlıyorum.Zaman geçti, aynaya bakınca sanki onları görüyorum ağarmış saçlar ve eskimiş bir yüzle.Zaman reflekslerimi zayıflatmış olsa da çocukluğumdaki benle şimdiki beni yakıştırıyorum birbirine ve diyor...
Eskisi gibi kıyı köşe bir yer kalmadı, her yer kalabalık, insan kaynıyor. Öyle alıp başımı gideyim desen gideceğin yer, olduğun yerden daha problemli çünkü insanın olduğu her yer sorunlu. Bu arada fikirsiz adam yok herkes Aristo, herkes Einstein; laf anlatmak zor. Susayım desen o da kolay değil öyle saçmalıklar var ki arkanı dönüp gidemiyorsun. Hani şu seçimden sonra belediye binalarından sarkıtı...
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...