Bu sabah elime telefonumu alıp haberlere şöyle bir göz atayım dedim. Bir başlık gözüme çarptı ‘’Megastar Tarkan’nın kızı Liya’yı görenler şaşkına döndü’’ aslında başlık çok dikkatimi çekmedi fakat kızı babasına benziyor mu diye merak ettim. Sanatçıların gençlik fotoğraflarıyla şimdiki görüntülerinin yan yana getirildiği haberler her zaman ilgimi çekmiştir bu da böyle bir şey.Neyse haberin üzerine tıkladım. Tarkan’nın gelmişini geçmişini, ebesinin mezarını, aile fotoğrafları, Tarkan’nın sanat hayatı yaptıkları yapmadıkları vs aklınıza ne gelirse hepsinin fotoğrafını koymuşlar fakat bir türlü küçük Liya’nın resmine ulaşamadım. Ben ulaşıncaya kadar küçük kız büyüyüp üniversiteyi bitirmiş olacak.Neyse baktım olacağı yok haberden çıkayım dedim;film şeridi gibi upuzun sonu gelmiyor sonra geri geri tuşuna basmaya başladım kaç defa bastım hatırlamıyorum baktım olacağı yok ana sayfadan çıkıp haber okumayı bıraktım.Bu ne ya insan eline telefon almaya korkuyor.Spor haberlerine bakayım diyorsun yine aynı.Transfer haberleri genelde şöyle oluyor ‘’Dünya yıldızı Fener’e evet dedi’’Haberin üzerine tıklamaya gör, Lefter Küçükandonyanis’den bir başlıyor sonra kaçan şampiyonluklardan,hakem hatalarından, yapılan yanlış transferlerden örnekler verdikten sonra bu transfer iyi olacak Fener’i şampiyon yapacak demeye getiriliyor.Kimmiş bu takımı şampiyon yapacak oyuncu diye biraz daha haberi okumaya devam ediyorum bu defa da futbolcunun çocukluk fotoğraflarından,doğduğu ülkenin ekonomik iktisadi,coğrafi ve nüfus yoğunluğuna kadar bir dizi bilgi veriliyor;sanırsın coğrafya dersindesin.Sonunda pes ediyorum ve diyorum ki, nasıl olsa transfer gerçekleşince havaalanında resimleri yayınlanır.Şöyle futbolcunun resmine bakarım, bildiğim bir oyuncuysa olay anlaşılır resimden çıkaramamışsam haberi okumuyorum çünkü haberin üzerine tıklarsam başıma ne geleceğini biliyorum.Başlayacaklar yine havaalanına gelen taraftarlardan,onların ölen akrabalarından,öğle yemeğinde ne yediklerinden bel fıtıklarına kadar her şey anlatıldıktan sonra futbolcunun kariyerine sonra transferi kimin bitirdiğine vs bir sürü gereksiz bilgi.Ömrün yeterse,kursağın götürürse oku;ben okumuyorum.En son çare maçlar başlamadan önce ilk on birler verilince gelen oyuncunun ismini oradan öğreniyorum. Çok ayıp, insanlarla resmen alay ediliyor. Yapmak istedikleri şey haberi okurken sürekli üzerine tıklaman. Böyle olunca o haber güya çok okunmuş olacak ve o haberi yayınlayan gazete çok reklam alabilecek.Bu arada asabı bozulan, migreni tutan okuyucuya ne olacak?Kimin umurunda..
Yine bazen ‘’eklem ağrılarına son veren kür’’vb sağlık haberleri görüyorum. Bütün cesaretimi topluyor bütün iyi niyetlerimi ortaya döküp saçıyor ve haberin üzerine tıklıyorum. Eyvah! yandın,bittin..haberin içeriğine ulaşmak ne mümkün dipsiz kuyu gibi vallahi ağrıyı sızıyı unutuyorsun.İnsan vücudunda kaç eklem var sonra bunları dayayan kaslar,kasın yapısı ve hamilelikteki durum, kilonun eklem üzerindeki olumsuz etkileri; zayıflamak için öneriler falan derken küre ulaşamayacağın ortaya çıkıyor.Yani haberi okumayıp dağlarda dolaşıp ot purç toplasan iyileşme şansın daha yüksek.
Bu işe kim el atacak, nasıl bir düzenleme getirilecek bilmiyorum ama birileri bir şey yapmazsa toplum okumaktan soğuyacak. Belki de haberin içeriğini öğrenmek için falcılara gidilecek. Gerçi şimdiki habercilerin yaptığı da bir çeşit falcılık, modern falcılık oraya tıklarsan bu olacak buraya tıklarsan şu olacak sonra söylemedi demeyin sonu gelmeyecek.
GÜNÜN SÖZÜ: Sadelik mükemmelliğe giden yoldur.
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Geçen gün Alanya’da 56 km hızla giderken daha doğrusu gitmezken trafik cezası yedim. İşin garibi cezayı yemeden hemen önce yanımdaki arkadaşa ''Burada radar oluyor dikkat et!'' diyordum ki, 200 metre ileride yol kenarına parkedilmiş olan polis aracını fark ettim. Biraz yaklaşınca yolun ortasındaki polis memuru parmağıyla işaret ederek aracımızı kenara çekmemizi işaret etti. Hızlı gitmediğimden emi...
Formula 1 Dünya Şampiyonasının 14. ayağı olan Belçika Grand Prix'si, geçtiğimiz pazar günü meşhur Spa-Francorchamps pistinde gerçekleşti ve yarışı Mercedes pilotları ilk iki sırada tamamladılar. Fakat George Russell'ın aracının olması gereken minimum ağırlığın altında olduğu anlaşılması üzerine yarıştan sonra diskalifiye edildi. Tüm bu yaşananların ardından Mercedes takım patronu Toto Wolff, ort...
Geçen gün eski bir dostumuzla bir araya geldik. Nasılsın, nasıl gidiyor? diye sorunca kendisine: ‘’Beklenti içine girmezsen hayat güzel’’ dedim. ‘’Nasıl yani?’’ diye sordu. Mesela ben yarınla ilgili iyi ya da kötü bir düşünceye sahip değilim. Ne olacağını bekleyip göreceğim iyi şeyler olursa bunu memnuniyetle kabul eder keyfini çıkarırım, can sıkıcı sorunlarla karşılasacak olursam da üstesinden g...
Ben çocukken çevremdeki herkes büyüktü, kimine amca kimine teyze derdim,sakalı ak olanlara ise dede..Sanki o yaşta dünyaya gelmişlerdi; bugün hayatta olmasalar bile ben onları hala aynı yüzle hatırlıyorum.Zaman geçti, aynaya bakınca sanki onları görüyorum ağarmış saçlar ve eskimiş bir yüzle.Zaman reflekslerimi zayıflatmış olsa da çocukluğumdaki benle şimdiki beni yakıştırıyorum birbirine ve diyor...
Eskisi gibi kıyı köşe bir yer kalmadı, her yer kalabalık, insan kaynıyor. Öyle alıp başımı gideyim desen gideceğin yer, olduğun yerden daha problemli çünkü insanın olduğu her yer sorunlu. Bu arada fikirsiz adam yok herkes Aristo, herkes Einstein; laf anlatmak zor. Susayım desen o da kolay değil öyle saçmalıklar var ki arkanı dönüp gidemiyorsun. Hani şu seçimden sonra belediye binalarından sarkıtı...
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...