Şu sıralar gündemdeki tek konu korona virüsü. Orana şurana burana kolonya sür, maske tak ve ortamı terk et.Hiç bir yer güvenli değil; herkes olağan şüpheli.Medyaya bakılırsa insanlığın sonu geldi oysa ortada gözle görülür bir şey yok.Ben size bu satırları yazarken onlarca insan şu veya bu şekilde ölüyor.Yani anlayacağınız insanlar ölümü korona ile yeniden hatırladı.İlk defa can telaşı mal telaşının önüne geçti.Ne kadar sürer, bu işin sonunda ne olur, perdenin arkasından kim çıkar bilemem ama görünen şu ki insanlığın başı belada.
Bu virüsün ısmarlama olduğunu düşünenlerdenim. Durup dururken şimdi nereden çıktı bu virüs? Sadece finansal hesaplar için veya ülkelere ayar verilme amacıyla hazırlandığını düşünmüyorum.Dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini düşünenlerin işine benziyor.Evet kendilerini dünyanın efendileri gibi gören,kendilerince Tanrıya kafa tutabileceklerine inanan Allah’ın Lanetlediği bir grup var.Onlar için insanlık, çiftliklerdeki yumurta tavuklarından farksız;yumurtlamayan tavuğu kes.Sanırım onlar için gereksiz insan sayısında artış var.Korona’ya bir çeşit prova diyebilirsiniz.Amaçlanan devletlerin ve milletlerin reflekslerini ölçmek ve ileride ölümcül virüsler piyasaya sürüldüğünde izlenecek yol haritasını belirlemek.Geçmişte Oktar Babuna adında bir kanser hastası için binlerce insandan numuneler toplanıp sonra bunların yurt dışına kaçırıldığı söylenmişti.Bunun Türk ırkının fizyolojik özelliklerini ve gen haritasını çıkarmak amacıyla kaçırıldığı iddia edilmişti.Eğer bu doğruysa kasanın şifresini çaldırdık demektir.Paranoyak olduğumu ve bütün bu anlattıklarımın safsatadan ibaret olduğunu düşünebilir belki haklı da çıkabilirsiniz.Emin olun ben bu konuda sizin haklı çıkmanızı isteyenlerdenim ve deli damgası yemeye razıyım.Yeter ki siz haklı çıkın.
Geleceğin savaşları kesinlikle barutla olmayacak ve çok gürültü çıkarmayacak. Binalar ve şehirler yerle bir edilmeyecek. Sesiz ve sedasız kısa ve acısız olacak. Binalar dimdik ayakta kalacak ama cadde sokaklar boşalıp derin bir sessizlik hakim olacak. İnsanlık birbirinden kaçar hale gelecek. Bugün bile böyle değil mi? İnsanlar sarılmayı, tokalaşmayı şimdiden bırakıp birbirinden uzaklaştı. Gerekmedikçe kimse evinden çıkmıyor cadde sokaklar sessiz ve AVM’ler şimdiden boşaldı. Kaldı ki, daha başında bu virüsün tedavi edilebildiği ve sadece yaşlı insanların risk grubunda olduğu açıklandığı halde ülkelerde okullar tatil edildi, spor müsabakaları iptal edildi nerdeyse hayat durma noktasına geldi. Şimdi bir adım öteye geçelim ve bu virüsün tedavi edilemeyip bulaştığı insanı kısa sürede öldürebildiğini farzedelim; sizce ne olurdu? Bana sorarsanız zaman kaybetmeden bu soruya cevap arayalım. Boş kavgalarla, siyasi tartışmalarla zaman harcamayalım. Belgesellerde izlemişsinizdir Afrika savanasında iki erkek ceylan çiftleşme hakkı için birbiriyle kavga ederken bir aslan çıkıp ikisini birden öldürür. Şu anda bizler de av durumundayız ve insanlık için hiçbir yer yeterince güvenli değil. Ya mars olacağız ya da Mars’a gideceğiz.
Günün Sözü: Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.(TOLSTOY)
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Geçen gün Alanya’da 56 km hızla giderken daha doğrusu gitmezken trafik cezası yedim. İşin garibi cezayı yemeden hemen önce yanımdaki arkadaşa ''Burada radar oluyor dikkat et!'' diyordum ki, 200 metre ileride yol kenarına parkedilmiş olan polis aracını fark ettim. Biraz yaklaşınca yolun ortasındaki polis memuru parmağıyla işaret ederek aracımızı kenara çekmemizi işaret etti. Hızlı gitmediğimden emi...
Formula 1 Dünya Şampiyonasının 14. ayağı olan Belçika Grand Prix'si, geçtiğimiz pazar günü meşhur Spa-Francorchamps pistinde gerçekleşti ve yarışı Mercedes pilotları ilk iki sırada tamamladılar. Fakat George Russell'ın aracının olması gereken minimum ağırlığın altında olduğu anlaşılması üzerine yarıştan sonra diskalifiye edildi. Tüm bu yaşananların ardından Mercedes takım patronu Toto Wolff, ort...
Geçen gün eski bir dostumuzla bir araya geldik. Nasılsın, nasıl gidiyor? diye sorunca kendisine: ‘’Beklenti içine girmezsen hayat güzel’’ dedim. ‘’Nasıl yani?’’ diye sordu. Mesela ben yarınla ilgili iyi ya da kötü bir düşünceye sahip değilim. Ne olacağını bekleyip göreceğim iyi şeyler olursa bunu memnuniyetle kabul eder keyfini çıkarırım, can sıkıcı sorunlarla karşılasacak olursam da üstesinden g...
Ben çocukken çevremdeki herkes büyüktü, kimine amca kimine teyze derdim,sakalı ak olanlara ise dede..Sanki o yaşta dünyaya gelmişlerdi; bugün hayatta olmasalar bile ben onları hala aynı yüzle hatırlıyorum.Zaman geçti, aynaya bakınca sanki onları görüyorum ağarmış saçlar ve eskimiş bir yüzle.Zaman reflekslerimi zayıflatmış olsa da çocukluğumdaki benle şimdiki beni yakıştırıyorum birbirine ve diyor...
Eskisi gibi kıyı köşe bir yer kalmadı, her yer kalabalık, insan kaynıyor. Öyle alıp başımı gideyim desen gideceğin yer, olduğun yerden daha problemli çünkü insanın olduğu her yer sorunlu. Bu arada fikirsiz adam yok herkes Aristo, herkes Einstein; laf anlatmak zor. Susayım desen o da kolay değil öyle saçmalıklar var ki arkanı dönüp gidemiyorsun. Hani şu seçimden sonra belediye binalarından sarkıtı...
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...