Özel kelimesi girince bir şeye bir anda işin havası, rengi değişiyor. Herkes özelin peşinde, özel olma derdinde. Özel büyük bir ayrıcalık duygusu oluşturuyor insanda. Sıradan kalabalıkların arasından bir anda sıyırıp çıkıyorsunuz.‘‘En özel masamızı size ayırdık’’denilince katlanılmaz bir ortamdan vazgeçilmez bir ortama sıçrıyorsunuz.Yine şu şehirler arası otobüslerde tek kişilik koltuklar var özel diye sunuluyor.O koltuğa oturanlar diğer yolculardan önce varmıyor gideceği yere ama yine de kendiniz özel hissediyorsunuz.Bir de şu özel okullar var. ’Özel’ kelimesi hiç bu kadar yanlış mesaj vermemiştir topluma.Özel okulun özel öğrencileri.Siz üstünsünüz,siz farklısınız deniliyor üstü kapalı.Peki sizin farkınız ne?Altı aylıkken konuşmaya bir yaşına geldiğinizde koşmaya mı başladınız.Sizin altınıza hiç bez bağlanmadı mı mesela.İki yaşınıza gelince balık gibi yüzüyor muydunuz? Miletin çocuğu kreşe giderken siz aslan avına mı gidiyordunuz Afrikaya.Özelliğiniz güzelliğiniz ne sizin?Babanızın çok parası var öyle mi??Sizce bu bir özellik midir?Bu sizi daha zeki daha harika biri yapmaya yeter mi?Mesela size duvarın arkasını görebilecek keskin bir bakış kazandırabilir mi?Hayır, bu belki size ukalalık yapma hakkı verebilir.Biraz kibirli biraz umursamaz yapabilir.Yapacağınız şımarıklıların görmezden gelinmesini sağlayabilir.Aptallıklarınızın ödüllendirilmesi,patavatsızlıklarınızın alkışlanması hoşunuza gidebilir ve bu şekilde kendinizi özel hissedebilirsiniz.Tabi böyle olunca piyasanın en özel aptalı siz olursunuz.Benzersiz bir aptal…Sizin özelliğiniz kişsel gayretinizden veya yeteneklerinizden gelmiyor.Sizin bir başarı hikayeniz yok.Belki de bir şey olamayacağınızı düşündükleri için eşek yüküyle para harcıyorlar eşek oğullarına.Babanızın parası olmasa siz bir hiçsiniz.Siz bir defada anlayamıyorsunuz.Kalabalık sınıfların içinde parlayamıyorsunuz.Alttan alınmayınca,sırtınız sıvazlanmayınca,övgülerle şımartılmayınca çuvallıyorsunuz..Siz dünyanın en elit vasatlarınız.Şu özel üniversitelere ne demeli.İki kelimeyi bir araya getiremeyenler kendi hakkını korumaktan aciz olanlar avukat olup ofis açmış.Bastır parayı as duvara diplomayı;tam bir garabet.
Ticarete dökülünce eğitim öğrenciler de ister istemez müşteriye dönüştü.Kim müşterisini kaybetmek ister ki,?Burada kar-zarar söz konusu.Tembel öğrenciye notu düşük versen kendini inkar etmiş, aldığın parayı hak etmemiş olursun.Mecbursun kötüyü iyi göstermeye.Herşeyi özelleştirebilirsiniz fakat eğitimi ve öğrenciyi asla özelleştirmemelisiniz.
‘Özel’ kelimesinin bu kadar basit ve ucuz kullanılmasına karşıyım.Özel kelimesinin bu kadar sıradanlaşması,içinin boşaltılması beni çok rahatsız ediyor.İnsanların anlam arayışında,kendini değerli kılma çabasında sürekli ‘’özel’’ kelimesini kullanmalarını,isimlerinin başına özel kelimesi koymalarını bir haksızlık bir hadsizlik olarak görüyorum.Özel kelimesi öyle ayağa düşürüldü ki ‘özel’ çok sıradan birşeye dönüştü.Artık köpek tasması için bile özel kelimesi kullanılabiliyor.Eğer ben özel kelimesini kullanacak olsaydım bunu sadece 60.yıl ilkokulu için söylerdim.Her ne kadar onlar kendilerini böyle tanımlamıyor olsalar da onların özel olduğunu düşünüyorum.Gösteriş yapmadan abartıya kaçmadan işlerini en güzel şekilde yapıyorlar.’Neyi daha iyi yapardım’ sorusuna bir cevap bulamıyorsunuz.Sizin yerinize herşeyi düşünüyorlar.Sizin atladığınız gözden kaçırdığınız bütün detayları onlar dikkatke takip ediyor.Bunun için fazladan bir beklenti içine de girmiyorlar.Göz bebeklerinde dolar veya Euro işareti görmüyorum;bu insanlar son derece içten ve samimi bir şekilde gülümsüyorlar.Müthiş bir enerji ve sinerjileri var.Onlara bakınca insanın öğrenci olası geliyor.Fakat disiplinden tavizleri yok.Lafı öyle eğip bükmeden olduğu gibi olması gerektiği gibi söylüyorlar.Onları memnun etmeniz için avuç dolusu para vermeniz veya ağzınızla kuş tutmanız falan gerekmiyor;öğrenci olduğunuzu unutmayın,kurallara uyun ve derslere katılın;tek yapmanız gereken bu, gerisini onlara bırakın.Onlar ne yaptığını biliyor.Şikayet etmiyorlar.Çocuklarınızı gereksiz övgülere boğmuyorlar.Başlarını öne eğip en iyi bildikleri işi en iyi şekilde yapmaya devam ediyorlar.Onlar mükemmeli yeniden yorumlama derdindeler.Gözlerini zirvelere dikmişler zoru başarma hevesindeler.Boşa geçirecek zamanları yok sürekli yenilik peşindeler.İşte özellik böyle birşeydir.Övgü beklemeden,gösterişten uzak ve idealist bir şekilde işlerini yapıyorlar.Tuvaline fırçasını dokunduran bir ressam gibi çocukların kalplerine dokunuyor onların güvenlerini kazanıyorlar.Bir mekan değerini içinde bulunan insanlardan alır.Ben 60.yıl ilkokulunda görev yapan ve okuluna değer katan bütün öğretmenlerin özel olduğunu düşünüyorum.
Biz galiba özel olanla gösterişi birbirine karıştırıyoruz.Bize göre bir şeyin özel olabilmesi için gösterişli olması gerekiyor.Dikkat çekmeli,ihtişamlı olmalı ve insanlar bunun hakkında konuşmalı.Belki de bu yüzden‘’çocuğu özel okula verdik’’diye övünüyoruz.Sadece para vererek bir şeyi özel kılamazsınız.Çok para verdiniz diye bir şey değerli olamaz.Bana ‘’paranın açamayacağı kapı yoktur’’ diyebilirsiniz fakat unutmayın ki, çok para harcayarak çocuğunuzu özel biri yapamazsınız.Ona özellik katamazsınız.Ona paranızla özellik satın alamazsınız.Sadece sizden gider sonra da ondan yani çocuğunuzdan..
GÜNÜN SÖZÜ: Paranın öldürdüğü ruhlar, demirlerin öldürdüğü bedenlerden daha çoktur.
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Geçen gün Alanya’da 56 km hızla giderken daha doğrusu gitmezken trafik cezası yedim. İşin garibi cezayı yemeden hemen önce yanımdaki arkadaşa ''Burada radar oluyor dikkat et!'' diyordum ki, 200 metre ileride yol kenarına parkedilmiş olan polis aracını fark ettim. Biraz yaklaşınca yolun ortasındaki polis memuru parmağıyla işaret ederek aracımızı kenara çekmemizi işaret etti. Hızlı gitmediğimden emi...
Formula 1 Dünya Şampiyonasının 14. ayağı olan Belçika Grand Prix'si, geçtiğimiz pazar günü meşhur Spa-Francorchamps pistinde gerçekleşti ve yarışı Mercedes pilotları ilk iki sırada tamamladılar. Fakat George Russell'ın aracının olması gereken minimum ağırlığın altında olduğu anlaşılması üzerine yarıştan sonra diskalifiye edildi. Tüm bu yaşananların ardından Mercedes takım patronu Toto Wolff, ort...
Geçen gün eski bir dostumuzla bir araya geldik. Nasılsın, nasıl gidiyor? diye sorunca kendisine: ‘’Beklenti içine girmezsen hayat güzel’’ dedim. ‘’Nasıl yani?’’ diye sordu. Mesela ben yarınla ilgili iyi ya da kötü bir düşünceye sahip değilim. Ne olacağını bekleyip göreceğim iyi şeyler olursa bunu memnuniyetle kabul eder keyfini çıkarırım, can sıkıcı sorunlarla karşılasacak olursam da üstesinden g...
Ben çocukken çevremdeki herkes büyüktü, kimine amca kimine teyze derdim,sakalı ak olanlara ise dede..Sanki o yaşta dünyaya gelmişlerdi; bugün hayatta olmasalar bile ben onları hala aynı yüzle hatırlıyorum.Zaman geçti, aynaya bakınca sanki onları görüyorum ağarmış saçlar ve eskimiş bir yüzle.Zaman reflekslerimi zayıflatmış olsa da çocukluğumdaki benle şimdiki beni yakıştırıyorum birbirine ve diyor...
Eskisi gibi kıyı köşe bir yer kalmadı, her yer kalabalık, insan kaynıyor. Öyle alıp başımı gideyim desen gideceğin yer, olduğun yerden daha problemli çünkü insanın olduğu her yer sorunlu. Bu arada fikirsiz adam yok herkes Aristo, herkes Einstein; laf anlatmak zor. Susayım desen o da kolay değil öyle saçmalıklar var ki arkanı dönüp gidemiyorsun. Hani şu seçimden sonra belediye binalarından sarkıtı...
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...