Şu değişim konusunu biraz abarttık diye düşünüyorum.Değişim bir nesneyi başka bir nesneyle değiştirmek anlamına gelebileceği gibi bir fikri başka bir fikirle değiştirmek anlamına da gelebilir.Günümüzde insanların eşya değiştirme konusunda bir tereddütleri yok.Hemen karar verilip gerekli adımlar ve ödemeler yapılabiliyor.Ama aynı şeyin zihinsel anlamda olduğunu söyleyemem.Görüyorum ki, zihinsel olarak değişim fizyolojik değişimden çok daha zor.İnsanlar bir fikre sahip olduklarında,zamanla o fikir o insana sahip olmaya başlıyor.Farklı anlamlar yüklenip tabulaştırılıyor ve bir süre sonra da saplantıya dönüşüyor.Öyle ki, düşüncelerinin değiştirilmesinden korkuyor; sanki soyulup çırılçıplak bırkılacakmışcasına direniyor.Tuttuğu partiyi veya futbol takımını değiştiremeyenler bir de bakıyorsunuz cinsiyet değiştirebiliyor.Cinsiyet değişince sadece görüntü değişmiyor roller de değişiyor,davranış değişiyor kimlik değişiyor.Bu değişim kimileri için günlük yaşamda zor oluyor kadın iken erkek olmak erkek iken etek giymek kolay olmuyor.Cinsiyetsizlik söylemiyle bunun da çözümünü bulmuşlar.Yani ne kadın ne erkek;her ikisinden de biraz var.Geçenlerde televizyonda şöyle bir haber dikkatimi çekti, hani şu oyunculara verilen ödüller var ya en iyi kadın oyuncu,en iyi erkek oyuncu,en iyi yardımcı oyuncu vs. şimdi bir de bu kategorilerin içine en iyi cinsiyetsiz oyuncu sınıfını eklemişler.Beyler işin şakası yok iş ciddi.Dünya sapkınlık yolunda hızla ilerliyor.Yarın birgün çocuğunuza ‘kızım!’ ya da ‘oğlum!’ diye hitap edemeyeceksiniz.Kanunla yasaklanacak ve denilecek ki, ‘çocuğunu etkileme cinsiyet tercihini kendisine bırak,belki de oğlun kız olmak isteyecek makyaj yapmaktan hoşlanacak!’ diyecekleri günün çok uzak olduğunu düşünmüyorum.
Son zamanlarda, ‘kadına şiddet önlensin,kadına hakları verilsin, kadınlar korunsun..’ gibi söylemlerin arttığını görüyorum.Bu söylemlerin göründüğü kadar masum olmadığını,gerçekleri yansıtmadığını ve insanlığa kurulan tuzakların üzerinin bu sloganlarla örtüldüğünü düşünüyorum.Dünyanın kurulduğu günden bugüne kadar yapılan hangi yasak hangi ceza suçun önüne geçebilmiş.Bugün ülkemizde olmasa bile ki, ben olmasından yanayım bir çok ülkede idam cezası uygulanıyor.Sonuç değişiyor mu, hayır kötülük artarak devam ediyor.Demek ki cezalandırmak çözüm değil.Tek çözüm var eğitim.İnsanları daha çok küçük aşlarda iken eğitmelisiniz.Şiddetin kötülüğünü,güzel sözün de iyileştirici yönünü anlatmalısınız.Kadın olmanın bir kusur,erkek olmanın da bir güç gösterisi olmadığını da anlatmalısınız.
İstanbul sözleşmesinin içine ‘’kadının beyanı esastır’’ diye bir madde konulmuş ve erkeğe hiçbir söz ve kendini savunma hakkı bırakılmamış.Böyle adalet sağlanır mı?Dünyadaki bütün kadınlar dürüst ve namuslu mu?Ya kadın doğruyu söylemiyorsa ne olacak?Olacak bir şey yok yasa öyle diyor yalan bile olsa kadının beyanı esastır.Bu düzenlemeye göre bütün kötülüklerin kaynağı erkekler.Onlar zalim,onlar kötü ve sapık..Erkeklerin bu kadar şeytanlaştırıldığı bir ortamda nasıl aile kurulacak o aile nasıl korunacak.Bakın bunların hepsine bir bütün olarak bakılmalı.Kadın hakları zırvası ve cinsiyetsizlik konusu bir bütün olarak değerlendirilmeli.Burada hedeflenen şey ailedir.Aileyi ortadan kaldırmak; bozuk ve düzensiz bir nesil ortaya çıkarmak.
Aile düzen demektir, aile paylaşmak demektir aile bir arada yaşama kültürünün temelidir. Geçenlerde bir kitapta şöyle bir söz okudum. ‘’Bir babanın evlatları için yapabileceği en güzel şey annelerini sevmesidir.’’Ne kadar harika bir bakış açısı. Niye bunlar bizim kitaplarımızda yazmıyor niye öğretilmiyor. Aynı kitapta yine şöyle bir söz daha okumuştum ‘’Düşmanlarımla dost olduğumda onları yok etmiş olmuyor muyum’’ Niye aileleri yok etmek yerine aradaki anlaşmazlıkları yok etmiyoruz. Hayatta her şey siyah veya beyaz değildir. Her zaman denenebilecek farklı yollar aranmalıdır. Daha ilk kavgada evden uzaklaştırma; bu nasıl bir mantık. İletişimi koparmakla konuşma ve anlaşma şansını yok ediyorsunuz. Güven duygusunu zedeliyor ve araya şüpheden duvarlar örüyorsunuz.
Kimseye akıl verecek, yol gösterecek durumda değilim ama görüyorum ki, uygulanan yasalar işleri düzeltmekten çok daha karmaşık hale getirmekte. Sizi tanımayan insanlar sizin sorunlarınızı çözemez. İletişimde kalın araya yabancıları sokmayın. Yemek piştiği sıcaklıkta yenmez bazen biraz beklemeyi ve sakinleşmeyi mümkünse susmayı deneyin.Haklı olmaya çalışmayın bazen de haksız oluverin ne olacak sanki…Haklı olmaya değil mutlu olmaya çalışın…
GÜNÜN SÖZÜ: Mutluluk bencilliğin bittiği noktada başlar..
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Geçen gün Alanya’da 56 km hızla giderken daha doğrusu gitmezken trafik cezası yedim. İşin garibi cezayı yemeden hemen önce yanımdaki arkadaşa ''Burada radar oluyor dikkat et!'' diyordum ki, 200 metre ileride yol kenarına parkedilmiş olan polis aracını fark ettim. Biraz yaklaşınca yolun ortasındaki polis memuru parmağıyla işaret ederek aracımızı kenara çekmemizi işaret etti. Hızlı gitmediğimden emi...
Formula 1 Dünya Şampiyonasının 14. ayağı olan Belçika Grand Prix'si, geçtiğimiz pazar günü meşhur Spa-Francorchamps pistinde gerçekleşti ve yarışı Mercedes pilotları ilk iki sırada tamamladılar. Fakat George Russell'ın aracının olması gereken minimum ağırlığın altında olduğu anlaşılması üzerine yarıştan sonra diskalifiye edildi. Tüm bu yaşananların ardından Mercedes takım patronu Toto Wolff, ort...
Geçen gün eski bir dostumuzla bir araya geldik. Nasılsın, nasıl gidiyor? diye sorunca kendisine: ‘’Beklenti içine girmezsen hayat güzel’’ dedim. ‘’Nasıl yani?’’ diye sordu. Mesela ben yarınla ilgili iyi ya da kötü bir düşünceye sahip değilim. Ne olacağını bekleyip göreceğim iyi şeyler olursa bunu memnuniyetle kabul eder keyfini çıkarırım, can sıkıcı sorunlarla karşılasacak olursam da üstesinden g...
Ben çocukken çevremdeki herkes büyüktü, kimine amca kimine teyze derdim,sakalı ak olanlara ise dede..Sanki o yaşta dünyaya gelmişlerdi; bugün hayatta olmasalar bile ben onları hala aynı yüzle hatırlıyorum.Zaman geçti, aynaya bakınca sanki onları görüyorum ağarmış saçlar ve eskimiş bir yüzle.Zaman reflekslerimi zayıflatmış olsa da çocukluğumdaki benle şimdiki beni yakıştırıyorum birbirine ve diyor...
Eskisi gibi kıyı köşe bir yer kalmadı, her yer kalabalık, insan kaynıyor. Öyle alıp başımı gideyim desen gideceğin yer, olduğun yerden daha problemli çünkü insanın olduğu her yer sorunlu. Bu arada fikirsiz adam yok herkes Aristo, herkes Einstein; laf anlatmak zor. Susayım desen o da kolay değil öyle saçmalıklar var ki arkanı dönüp gidemiyorsun. Hani şu seçimden sonra belediye binalarından sarkıtı...
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...