Geçenlerde sosyal medyada ‘’diploma bir kağıt parçasıdır, gerçek eğitim davranışlarda görülür’’diye bir paylaşım dikkatimi çekti. Sonra bu konu gerçekten böyle mi diye irdelemeye başladım. Öncelikle paylaşımın altındaki yorumlara bir göz attım.‘Doğru- katılıyorum-onaylıyorum’ vb yorumlar gördüm ki, bu bunlar pek açıklayıcı değildi ve beni tatmin etmedi.Sonra oturup düşünmeye başladım.Bu sözün gerçek hayattaki yansımasına baktığımda bir miktar doğruluk payının olduğunu gördüm.Mesela karısına şiddet uygulayan veya alkol alıp trafiğe çıkan sürücülere baktığınızda bunların sadece diploması olmayan, eğitimsiz insanlar olmadığını görürsünüz.Kaldı ki, şiddetin kötülüğünü görmek için dağılmış bir surat veya alkolün zararlarını bilmek için de tıp okumak gerekmiyor.Öyleyse böylesine yüz kızartıcı ve aptalca suçları bu insanlar niye işliyor?
İnsanları yaşatmak üzere eğitim almış ve yaşamını buna adamış bir doktorun karısını öldürmesi size de garip gelmiyor mu? Veya insanları eğitmeyi amaç edinmiş bir öğretmenin otopark yüzünden komşusunu vurması sizce de ironik değil mi? Biz bu ülkede bir kulüp başkanının kendi taraftarını tokatladığına şahit olduk. Bu tür örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Öyleyse sorun nerede? Bir an yazıyı okumayı bırakıp bir mantık geliştirin. Bunu bir anlık öfke patlamasıyla açıklamak biraz kolaycılık olur. Bu öyle bir sanatçının detone olması gibi veya bir kalecinin bacak arasından gol yemesi gibi bir şey değil. En iyi koşucu da ayakları takılıp yere serilebilir. Basit hatalar hayatımızın her anında olabilir; biz burada tercihlerden bahsediyoruz. Sorumsuzluk ve bencillikten bahsediyoruz.
Benim geldiğim nokta şurası. Bilgi adam seçmez, ırk ayrımı yapmaz ve karakteri sorgulamaz. Bir katile de, bir hırsıza da, bir tecavüzcüye veya bir sapığa da gider. O insanı bilgili yapabilir ama onun varoluşundaki ve zihninde yaşattığı kötülükleri yok edemez. Bu tamamen kişiye kalmış bir şeydir. Davranışı etkileyen şey karakterdir bilgi değil. İyi bir karaktere sahip olmak çoğu zaman kolay değildir. Kişinin karakterini şekillendiren şey kolay bilgiden çok acı tecrübelerdir.
Bir şey olmaz duygusu nüfuslu insanlarda daha güçlüdür. Mesela kırmızı ışıkta geçenler genellikle gelecek cezadan endişe duymayacak olanlardır; parası vardır ve öder. Zihninde hep bir çıkış yolu vardır. Davranışlarının arka planını sorgulamaz. Bunu bir sorumsuzluk veya topluma yapılmış bir saygısızlık olarak görmez. Daha çok imkanların ona verdiği bir imtiyaz olarak görür. Toplum bu tür davranışları şımarıklık diye tarif etse de gerçekte karakter bozukluğudur. Oysa güçlü bir karakter böyle ortaya çıkmaz. Suçluluk duygusu kırmızı ışıkta geçmekle hırsızlık yapma arasında fark görmez. Uyarılmanın suçlanmak kadar incitici olduğunun bilincindedirler. Verilen cezanın maddi kısmını düşünmekten ziyade kendini küçük düşürmüş olmanın ezikliğini yaşarlar.
Karısını aldatan bir adamın yakalanınca göstereceği pişmanlığın inandırıcılığı veya özrünün bir değeri yoktur çünkü bu onun isteyerek yaptığı bir tercihtir ve karakterindeki düşüklüğün bir göstergesidir. Bunun eğitimle veya makam mevki ile ilgisi yoktur. Mesela siyasetçiler için çokça kullanılan bir söz vardır. ‘’başkan olunca bozuldu’’ Bu doğru değildir. Makam adamı bozmamış bulunduğu makamın gücü o kişinin karakterindeki kötülüğü ortaya çıkarmıştır.
Bizi şüpheci yapan şey karakterlerin bilinmezliğidir.Pişmanlıklarımızın, aldatılmışlıklarımızın ve hayal kırıklıklarımızın temelinde karakterlerin öngörülemezliği vardır.Eğitim bu işi çözseydi herkes yatağında rahatça uyur ve alacağı konusunda endişe duymazdı.O zaman şöyle bir sonuca varabiliriz.İyi bir karakter şans eseri oluşmaz ve diploma karakteri şekillendirmede belirleyici değildir.Karakteri şekillendiren başlıca etkenler iyi bir aile,iyi bir çevre ve iyi kitaplardır..
GÜNÜN SÖZÜ: Karakter parayla satılsaydı,hediye alırdım bazılarına..
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Geçen gün Alanya’da 56 km hızla giderken daha doğrusu gitmezken trafik cezası yedim. İşin garibi cezayı yemeden hemen önce yanımdaki arkadaşa ''Burada radar oluyor dikkat et!'' diyordum ki, 200 metre ileride yol kenarına parkedilmiş olan polis aracını fark ettim. Biraz yaklaşınca yolun ortasındaki polis memuru parmağıyla işaret ederek aracımızı kenara çekmemizi işaret etti. Hızlı gitmediğimden emi...
Formula 1 Dünya Şampiyonasının 14. ayağı olan Belçika Grand Prix'si, geçtiğimiz pazar günü meşhur Spa-Francorchamps pistinde gerçekleşti ve yarışı Mercedes pilotları ilk iki sırada tamamladılar. Fakat George Russell'ın aracının olması gereken minimum ağırlığın altında olduğu anlaşılması üzerine yarıştan sonra diskalifiye edildi. Tüm bu yaşananların ardından Mercedes takım patronu Toto Wolff, ort...
Geçen gün eski bir dostumuzla bir araya geldik. Nasılsın, nasıl gidiyor? diye sorunca kendisine: ‘’Beklenti içine girmezsen hayat güzel’’ dedim. ‘’Nasıl yani?’’ diye sordu. Mesela ben yarınla ilgili iyi ya da kötü bir düşünceye sahip değilim. Ne olacağını bekleyip göreceğim iyi şeyler olursa bunu memnuniyetle kabul eder keyfini çıkarırım, can sıkıcı sorunlarla karşılasacak olursam da üstesinden g...
Ben çocukken çevremdeki herkes büyüktü, kimine amca kimine teyze derdim,sakalı ak olanlara ise dede..Sanki o yaşta dünyaya gelmişlerdi; bugün hayatta olmasalar bile ben onları hala aynı yüzle hatırlıyorum.Zaman geçti, aynaya bakınca sanki onları görüyorum ağarmış saçlar ve eskimiş bir yüzle.Zaman reflekslerimi zayıflatmış olsa da çocukluğumdaki benle şimdiki beni yakıştırıyorum birbirine ve diyor...
Eskisi gibi kıyı köşe bir yer kalmadı, her yer kalabalık, insan kaynıyor. Öyle alıp başımı gideyim desen gideceğin yer, olduğun yerden daha problemli çünkü insanın olduğu her yer sorunlu. Bu arada fikirsiz adam yok herkes Aristo, herkes Einstein; laf anlatmak zor. Susayım desen o da kolay değil öyle saçmalıklar var ki arkanı dönüp gidemiyorsun. Hani şu seçimden sonra belediye binalarından sarkıtı...
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...