Son zamanlarda aile yaşantılarıyla topluma örnek gösterilen ünlülerin sessiz sedasız boşandıklarına şahit oluyoruz. Öyle ki, balayına gider gibi elele gidenler oldu duruşma salonlarına ve çıkarken sonsuz mutluluk ifadeleri vardı yüzlerinde. Yirmi yıllık veya daha fazla süre olan evliliklerin güle oynaya bitirilmesi ne kadar gerçekçi bilemiyorum. Gerçi cinsiyet değiştirmenin bile bu kadar kolay olduğu bir zamanda çok da abartmamak lazım bu sükuneti ama yine de anlamaya çalışıyorum. Yaşanan kötü bir sürecin sonunda alınmışsa bu ayrılık kararı yüzlerde yine de bir miktar kırgınlık veya kızgınlık ifadesi olması gerekir. Biraz gözleri kaçırırsınız, biraz da sözleri. Kaçamak cevaplarla geçiştirirsiniz soruları. Nedense böyle olmuyor. Öyleki, imrenilecek kadar mutlu görünüyorlar boşanırken. Sormadan edemiyorum, madem bu kadar makul, olgun ve hoşgörülüsünüz niye en son seçeneği en başa aldınız?
Zaman bir şeyleri değiştirir. Eskiyen bir şey bazen değerlenirken bazen de gözden düşer. İlişkilerde böyledir kuvvetlenebileceği gibi kopup bite de bilir. Bindiğiniz aşk kayığının yelkenini romantizm rüzgarı şişirirken hızla yol alırsınız. Sonra bir de bakarsınız rüzgar durmuş ve sizde kürek çekme isteği yok. En iyi seçenek biraz beklemek gibi durur. Sonra beklemekten sıkılırsınız ve ufaktan başlarsınız kürek çekmeye; yorgunluk aşka galip gelince bırakırsınız kürek çekmeyi ve boş verirsiniz. Sıkılmaya başlamışsınızdır; vücudunuza batan diken gibi birşeyler sizi rahatsız ediyordur. Koca bir okyanusun ortasında ıssızlığın kucağında avazınız çıktığı kadar bağırmak istersiniz. Nasıl olsa yakınlarda su püskürten ispermeçet balinasından başka kimse yoktur sizi duyacak. Sonra uzaklardan geçmekte olan bir yolcu gemisi görür işaret fişeğinizi ve gelip sizi kurtarırlar iki kişilik yalnızlıktan. Sizin kayık küçük gelmiştir okyanusları aşmaya. Anlarsınız boyunuzdan büyük sevdiğinizi.İki aşık bir araya gelince samanlık seyran olurmuş belki fakat okyanuslar aşılamazmış. Fırtınalara kafa tutulamazmış;öğrenirsiniz bütün bunları. Kuru kuruya sevmekle bitmiyormuş iş. Gülücük dağıtmakla, patlayan flaşlara poz vermekle,şairlerden alıntılar yapmakla,tektaş yüzüklerle olmuyormuş bu işler;anlarsınız.Büyük laf etmemek lazım. Gösterişli sevmemek lazım. Dünyaya reklam etmemek lazım sonra hava durgunlaşır ve yelkeniniz söner. Belki adliye salonları ürkütmezsizi. Belki canınızı yeterince yakmaz bu ayrılış ve kopuşlar fakat sorgulanırsınız. Sonra kısa süreli ilişkiler,günübirlik aşklarla ipin ucunu kaçırırsınız. Öyleyse sonsuz sev ama ölçülü yaşa. Ne sen çöllere düşmüş Mecnun olabilirsin ne de sevdiğin sırını saklayan Leyla. Zaman o zaman değil. Sevmek,sevdim demek yeterli değil. Koruyup kollamak lazım, kıyıda köşede kalmak,gizli yaşamak lazım. Mekanlarda, kuyumcularda değil kalpte aramak lazım. Birlikte yaşayıp birlikte yaşlanmak lazım ve son yolculuğa güzel hazırlanmak lazım..
GÜNÜN SÖZÜ:Hayal kırıklıklarını hiçbir yapıştırıcı tutmuyor.
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Geçen gün Alanya’da 56 km hızla giderken daha doğrusu gitmezken trafik cezası yedim. İşin garibi cezayı yemeden hemen önce yanımdaki arkadaşa ''Burada radar oluyor dikkat et!'' diyordum ki, 200 metre ileride yol kenarına parkedilmiş olan polis aracını fark ettim. Biraz yaklaşınca yolun ortasındaki polis memuru parmağıyla işaret ederek aracımızı kenara çekmemizi işaret etti. Hızlı gitmediğimden emi...
Formula 1 Dünya Şampiyonasının 14. ayağı olan Belçika Grand Prix'si, geçtiğimiz pazar günü meşhur Spa-Francorchamps pistinde gerçekleşti ve yarışı Mercedes pilotları ilk iki sırada tamamladılar. Fakat George Russell'ın aracının olması gereken minimum ağırlığın altında olduğu anlaşılması üzerine yarıştan sonra diskalifiye edildi. Tüm bu yaşananların ardından Mercedes takım patronu Toto Wolff, ort...
Geçen gün eski bir dostumuzla bir araya geldik. Nasılsın, nasıl gidiyor? diye sorunca kendisine: ‘’Beklenti içine girmezsen hayat güzel’’ dedim. ‘’Nasıl yani?’’ diye sordu. Mesela ben yarınla ilgili iyi ya da kötü bir düşünceye sahip değilim. Ne olacağını bekleyip göreceğim iyi şeyler olursa bunu memnuniyetle kabul eder keyfini çıkarırım, can sıkıcı sorunlarla karşılasacak olursam da üstesinden g...
Ben çocukken çevremdeki herkes büyüktü, kimine amca kimine teyze derdim,sakalı ak olanlara ise dede..Sanki o yaşta dünyaya gelmişlerdi; bugün hayatta olmasalar bile ben onları hala aynı yüzle hatırlıyorum.Zaman geçti, aynaya bakınca sanki onları görüyorum ağarmış saçlar ve eskimiş bir yüzle.Zaman reflekslerimi zayıflatmış olsa da çocukluğumdaki benle şimdiki beni yakıştırıyorum birbirine ve diyor...
Eskisi gibi kıyı köşe bir yer kalmadı, her yer kalabalık, insan kaynıyor. Öyle alıp başımı gideyim desen gideceğin yer, olduğun yerden daha problemli çünkü insanın olduğu her yer sorunlu. Bu arada fikirsiz adam yok herkes Aristo, herkes Einstein; laf anlatmak zor. Susayım desen o da kolay değil öyle saçmalıklar var ki arkanı dönüp gidemiyorsun. Hani şu seçimden sonra belediye binalarından sarkıtı...
‘Büyük bir aşk hikayesi’ adlı romanında ''Ertesi sabaha hazırlanmak, onu gelmesi için davet etmektir'' der, SusannaTamaro. Vatandaş da sanki geleceği davet etti bu seçimde. Sirenlerle limandan ayrılan bir gemi gibi uzaklaşırken hayalleri daha fazla bekleyemezdi, ya şimdi geleceği davet edecek veya sonsuza kadar onu kaybedecekti. Varlığı tartışılır hale gelen aynadaki sureti bir vedaya hazırlanmış...
Sevgili okuyucularım Nefi Kara ile yaptığım söyleşiyi köşemde yayınladıktan sonra ister istemez çevremdeki insanlardan olumlu ve olumsuz yönde eleştiriler aldım ve bunu da son derece doğal karşıladım. Herkes benim gibi düşünmek zorunda veya ben de herkesle aynı düşünmek zorunda değilim. Nefi Kara’ya özellikle sokakta konuşulan ve insanların merak ettiği konuları sordum ve o da açık yüreklilikle ce...
‘’Alkış oy değildir’ ’Napolyon’nun sözüdür. ‘’Vaat hizmet değildir’’ bu da benim sözüm. Yirmi yıldır aynı vaatleri duyunca kendimi eski bir gazeteyi okuyor gibi hissediyorum. Hep aynı şeyler, değişen bir şey yok. İyiye giden bir şey de yok, dolayısıyla bir heyecan da yok. Öyle ki hayal kırıklığı bile yok. Seçim bir an önce yapılıp bitse de, işimize baksak derdindeyiz. Gerçi iş güç de ona göre, asi...
Sevgili okuyucularım Sayın Nefi Kara ile uzun bir söyleşi yapmış ve kendisine halkın merak ettiği konular hakkında sorular sormuştum. Konuların çokluğunu dikkate alınca bir seferde yayınlamanın uygun olmayacağını düşünerek bölümler halinde yayınlamaya karar verdim. Bugün sizlerle söyleşinin ikinci kısmını paylaşacağım. Öncelikle şunu bilmenizi isterim; Nefi Bey’e soruları sorarken köşelerini a...
Yaklaşık olarak on yıldır Manavgat’ın Sesi Gazetesi’nde fahri olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. İlk defa bu seçimde bir Belediye Başkan adayına röportaj yapma teklifinde bulundum ve Sayın Nefi KARA büyük bir incelik göstererek teklifimi kabul etti. Sorulara içtenlikle verdiği cevaplar için kendisine teşekkür ederim. SORU: Nefi Bey, siyasette özellikle de seçim dönemlerinde ‘vizyon’ sözcüğünü s...
Bu ülkede niye seçim yapıyoruz, kime niye oy veriyoruz, geleceğe dair ne bekliyoruz bilmiyorum? Ülkede herşey daha kötüye giderken sandıkta hiçbir şey değişmiyor. Kaygılarımız arttıkça sadakatimiz de artıyor. Beklentilerimizi çöpe atanları siyasetin çöplüğüne atmak yerine daha da kutsuyoruz. Sorgulamayı neden bıraktık? Bir şeye körü körüne bağlanmak insanın kendisini sorgusuzca aşağılatmasıdır, öy...
Başlığa bakınca ülkede herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Masalsı diyorum çünkü masallar hayal ürünüdür ve bir mantık aranmaz. Mesela fare ormanların kralı olan aslana ders verir, akıl hocalığı yapar. Yine‘’dile benden ne dilersen’’ sözü birçok masalda karşımıza çıkar. Çünkü masallarda imkansız olan bir şey yoktur. Hayal gücü herşeyi mümkün kılar. Bulutların üz...
İnsan iki şeye galip gelemiyor, zamana ve siyasetçiye.. Zaman geleceği vaat ederken siyasetçi daha fazlasını vaat ediyor ‘’iyi bir gelecek..’’ Vaatler cek..cak..larla destekleniyor. Olacak, yapılacak, edilecek…vs. Tabi söylenildiği gibi olmuyor vaatler gerçekleşmiyor. Sonra ‘saydı’ların zamanı başlıyor. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı; yan yattı, çamura battı vs. sonu gelmez mazeretler silsilesi, Bu ...
Kısa bir süre önce bir salgın yaşadık. Pandemi kelimesini de ilk defa covit döneminde duymuştuk. Öncesinde böyle bir kelimeyi duymuş olsaydık belki de kulağa hoş geliyor diyerek çocuklarımıza isim olarak bile düşünebilirdik. Bizim gibi özentili dikkat çekmeyi seven bir toplum için bu çok da şaşırtıcı olmazdı. Şu sıralar viral bir salgın yaşamıyor olsak da öfke pandemisi yaşıyoruz. Covit’ten onlarc...
Daha önceki yazılarımda 60.yıl ilkokuluyla ilgili gözlemlerimi ve yaşadıklarımı ifade etmiştim. Memnuniyetimi ifade edip iyi dilek temennilerinde bulunmuştum. Tabi ki günümüzde sadece temenni etmek yeterli olmuyor. Bazen işin ucundan tutmak, bazen de çözüm noktasında muhatapları bilgilendirmek, onları haberdar etmek gerekiyor. 60.Yıl ilkokulunda çocuğu okuyan veliler bilirler; kış aylarınd...