Türkiye’de 800 bin ton alüminyum geri kazanımdan elde ediliyor

  • 21 Ekim 2018
  • 1012

 

Manavgat'ta düzenlenen  Türkiye 25'inci Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi-IMCET 2017'ye katılan ORTA Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Arol, Türkiye’de yıllık üretilen 1 milyon 100 bin ton alüminyumun 800 bin tonunun geri kazanımdan elde edildiğini söyledi.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından  Manavgat'ta  düzenlenen Türkiye 25'inci Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi-IMCET 2017'ye katılan ODTÜ Mühendislik Fakültesi maden Mühendisliği Bölümü  öğretim üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Arol, doğal kaynaklara erişimin maliyetli olduğunu bu neden madencilikte geri kazanımın son yıllarda önem kazandığını söyledi. Dünyadaki eğilimin bu madenlerin tekrar ekonomiye geri kazanması yönünde olduğunu belirten Arol, “Bunları üretmek için çok ciddi paralar harcanıyor. Gelişmiş ülkelerin bir çoğunda bunları da tekrar ekonomiye geri kazandırmak için geri kazanım yoluyla adeta madencilik yapıyorlar. Hatta bu madenciliğe şehir madenciliği diyorlar” dedi.

TÜRKİYE’DE GERİ KAZANIM

Türkiye’de geri dönüşüm konusunda bazı metallerde ciddi çalışma olduğunu aktaran Prof. Dr. Arol; “Türkiye’de yılda 1 milyon 100 bin ton civarında aliminyum üretiliyor. Bunun 800 yüz bin tonu geri kazanım yoluyla elde ediliyor. Bakır keza öyle. Altın çok geri dönüşümü olan bir metal. Yani kimse altınını kaybetmek istemez. Demir, Türkiye mesela ürettiği çeliğin yüzde 80’inin geri dönüşümle üretiyor. Büyük çelik fabrikaları var, geri dönüşüm çeliğini demirini kullanarak yapıyor” diye konuştu

ÇEVREYE DAHA AZ ZARAR VERİLMELİ

Kongreye katılan Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Çevre Danışmanı Prof. Dr. Caner Zanbak’ta madenciliğin çevreye etkilerinin iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini hem fauna hemde floranın mümkün olduğunca korunması gerektiğini ifade etti. Madencilik mutlaka çevreye zarar verileceğinin altını çizen Prof. Dr. Zanbak, “Madencilikte muhakkak ki, yeryüzünün üzerindeki yeşile dokunmamız gerekiyor. Bunlar kaldırılıp altından ilgilendiğimiz mineraller elde ediliyor. Bunları yaparken tabii ki, üstteki fauna dediğimiz hayvanların habitatına; flora dediğimiz bitkilere ormanlara belirli oranda rahatsızlık veriyoruz. Vermek durumundayız. Ama bunu yaparken mümkün olan en az, tahribatı yaparak hatta tahribat değilde değişiklikler yapıp, işimizi bitirdikten sonra tekrar düzenleyerek çevre varlıklarının kalitesini eski durumuna getirmeye çalışmalıyız. Tabii ki, hiçbir zaman eski durumuna gelmez ama düzenlemelerin yapılması önemli” dedi. Prof. Dr. Caner Zanbak, Bu konuda mevzuatın olduğunu ancak uygulamasında sıkıntıların olabileceğini ayrıca maden çıkarılacak olan bölgede yaşayanların görüş ve önerilerinin de dikkate alınması gerektiği ifade etti.

SU KAYNAKLARI KORUNMALI

Madenlerde işleme sırasında bol miktarda suyun kullanıldığını anlatan Prof. Dr. Zanbak , “Genelde madenlerin su eksikliği vardır. Yani kazılar sırasında yer altından çıkan yada yağmurlarla gelen suyu toplarız. O suyu mümkün olduğu kadar az dışarıya deşarj etmeye çalışırız, tekrar tekrar kullanmaya çalışırız. Dolayısıyla su güvenliği gerçekten önemli. Bu arada da tabii çevrede yaşayan toplumların, toplum bireylerinin, küçük birer ikişer kişilik evler dahi olsa, su kaynaklarının hem miktarını hemde kalitesini korumak durumundayız. Dolayısıyla bunların farkındalığı var ancak belirli bazı işletmelerde bunların yapılmadığını görmekteyiz” dedi.

KAYA GAZININ YER ALTI SULARINI KİRLETME RİSKİ VAR

Enerji kaynaklarının arttırılma çalışmaları sırasında kaya gazının gündeme geldiğini ve ABD’de üretime başlandığını belirten Prof. Dr. Caner Zanbak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özel kaya türleri var, çok eski yaşlı içinde biraz karbonu var. Bu karbonların sıkışması nedeniyle gaz haline geçmiş ama serbest değil. Kayanın içinde yerleşik, gizli saklı kaya vermiyor bunu kolayca. Sondaj yapıp, kayaların tabakalarının içine girip, yüksek basınç altında kayaları aşağıda çatlatıp, o çatlaklara gelen gazı almak. Ama o gaz kendi kendine de çıkmıyor. Bunu itmek için çok miktarda su kullanılması lazım. İşte kaya gazına itiraz edenlerin en büyük, daha doğrusu bizlerde mühendisler olarak çalışırken, en üzerinde durduğumuz konu, bu kullanılan çok miktarda suyun çok fazla kimyasallar içermesi nedeniyle kayayı çatlatmak için kullanılan kimyasallar içermesi nedeniyle yer altı sularını kirletme olasılığı var daha az kontrol altına. Ama Amerika’da bu yapılıyor, denetleniyor, gözlemleniyor ve yapılabilirliği ispatlanıyor ama Avrupa dahil olmak üzere bizim gibi ülkelerde kaya gazına karşı çıkmanın yegane nedeni yeraltını sularını kirletmesi olasılığı ve çok fazla suya ihtiyaç duyulması. Yoksa kayagazından çıkan gaz aslında bizim doğalgazdan çok daha temiz bir gaz. O gaz sanki rafineriden çıkmış gaz gibi.”



Yorumlar

Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!

Yorum Yapın

Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.


Benzer Haberler