Merhaba kitap dostlarım, bu haftaki konuğumuz Eğitimci Yazar & Şair Nuri Uygur oldu

Yılmaz Ali: Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Nuri Uygur: Bahsedeyim Ali Bey’im. 1956 yılında Manavgat’ın Hocalar mahallesinde doğdum. Ailem çiftçilikle uğraşıyordu. Ben sekiz çocuklu bir ailenin ilk çocuğuyum. İlkokulu Hocalar’da, ortaokul ve liseyi Manavgat’ta okudum. Yüksek tahsilimi Bursa ve Eskişehir’de edebiyat öğretmenliği branşında yaptım. 1977 yılında Mersin Çeşmeli Lisesi‘nde göreve başladım. Eğitimde psikolojik hizmetler alanında eğitim gördüm. 1980 yılında Manavgat Lisesi ‘ne atandım ve emekli oluncaya kadar burada çalıştım.2003 yılında emekli olduktan sonra özel öğretim kurumlarında çalıştım. Şimdi yazları Seydişehir’de, kışları Manavgat’ta yaşıyorum. Ansan ve Mansan sanatçı derneklerinin üyesiyim. Şiir, hikâye ve anı türlerinde kitaplarım var.

Yılmaz Ali: Yazmaya ilk ne zaman başladınız? Sizi yazmaya iten duygu neydi?

Nuri Uygur: Yazmaya ortaokul yıllarında başladım. Okulun duvar gazetesini yazılarım süslüyordu. Öğretmenlerim teşvik ediyor, mutlu oluyorlardı. Yazmak beni mutlu ettiği için, bana emek verenleri sevindirdiği için yazmayı hep sürdürdüm. Özellikle lise yıllarında edebiyat öğretmenim Muzaffer Mutlu Şan’ı rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhu şad olsun.

Yılmaz Ali: Kaç kitabınız var? İsimleri nelerdir?

Nuri Uygur: İlk kitabım Çiçek Bahçesine Dönsün Dünya (şiir)dir. Bunu Aç Kollarını Annem (anı), Işığa Dön Yüzünü (şiirsel öyküler), Böyle Yarışmacı Düşman Başına (öykü), Çiçekli Bahar Gelecek (şiir), Bay Korona Geldi Başköşeye Kuruldu (öykü),Arıyor Bu Yürek (şiir),Karabaş Yuvaya Döndü (çocuk öyküsü) kitaplarım izledi.Şu an tezgâhımda üç kitabım var. Bunlar şiir, öykü ve araştırma kitapları olacaklar. Kitaplarım Günce Yayınları’ndan çıkmaktadır. İnternetten satılmaktadır. Manavgat UYGUR Eczanesinden ve bizzat bana ulaşarak okurlar facebook üzerinden kitaplarımı temin edebilirler.

Yılmaz Ali: Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin, hangi ortamda kendinizi daha verimli buluyorsunuz?

Nuri Uygur: Yazmak beni mutlu eden bir uğraş. Hele bir eserimin tamamlandığını görmek beni çok gururlandırır. Zira yaratmak eşsiz bir duygudur. Ben şiirlerimi yazarken, beni etkileyecek bir konu ararım. Esin hanımın ve İlhami beyin yardımı çok önemlidir. Öykü, anı ve araştırmalarımda kendim ön plandayımdır. Plan yapmak, aramak, bulup yerleştirmek ve gayretimiz önemli.

Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken gerçek yaşam hikâyelerinden etkileniyor musunuz?

Nuri Uygur: Yazmak beni mutlu eden bir uğraş. Hele bir eserimin tamamlandığını görmek beni çok gururlandırır. Zira yaratmak eşsiz bir duygudur. Ben şiirlerimi yazarken, beni etkileyecek bir konu ararım. Esin hanımın ve İlhami beyin yardımı çok önemlidir. Öykü, anı ve araştırmalarımda kendim ön plandayımdır. Plan yapmak, aramak, bulup yerleştirmek ve gayretimiz önemli.

Serin, sakin, sessiz ortamlarda verimli çalışırım. Seydişehir’i bu nedenle seviyorum. Yazma çalışmalarımda Türkçeyi doğru ve etkili kullanmaya önem veririm. Anlatım kuralları, yazım, noktalama, paragraf düzeni kusursuz olmalı. Bu konularda özensiz yazılmış eserlerle karşılaşmaktan büyük üzüntü duymaktayım.

Yılmaz  Ali: Kitaplarınızı yazarken duygu yoğunluğu yaşıyor musunuz?

Nuri Uygur: Elbette, kitaplarımın birinci öznesi benim veya yakın çevremdir. Gerçeğe yaslanmayan öykülerim ve şiirlerim yoktur. Bir eğitimci olarak okuyucuyu kurmaca bir evrende dolaştırmak istemem. Okur yaşama dair bir çıkarımda bulunabilmelidir, eğitimine katkı sağlamalıdır. Kimse laf olsun diye okumamalı, yararlı olmak, eğitmek önemli. Yani kitaplarımla okurda bir davranış değişimi yaratabilmeliyim. Eğitim de zaten budur.

Yılmaz Ali: Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?

Nuri Uygur: Ailemin ilk çocuğu olduğum için, köydeki çiftçilik ve hayvancılık işlerinde aileme yardım etmek zorundaydım. Hiçbir zaman lay laylom bir hayatım olmadı. Hayatım toz toprak içinde, Manavgat’ın sarı sıcağında, nemli havasında sıkıntılar içinde geçti. Çocukluğumun özlenecek bir yanı olmadı. Annem ve babam çalışkan insanlardı. Onların sevgisini anmam gerekir. Sıkıntılı bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirdim. Okumak tek kurtuluşumdu. Okul dönemlerinin dışında hep köyde tarlada ya da hayvanların ardındaydım. En sıkıntısız, rahat zamanlarım okulda geçen günlerdi. Belki de bizi bu sıkıntılar adam etmiştir! Sağa sola gidecek, eğlenecek maddi imkânımız ve zamanımız hiç olmadı.

Yılmaz Ali: Etkilendiğiniz yazarlar kimlerdir?

Nuri Uygur: Sabahattin Ali, Reşat Nuri Güntekin, Emile Zola, Viktor Hugo, Mark Twain, John Steinbeck, Tolstoy, Cengiz Aytmatov, Boris Pasternak, Orhan Kemal, Cahit Külebi, Behçet Necatigil, Nazım Hikmet, Ataol Behramoğlu, Sezai Karakoç, Yahya Kemal, Ahmet Muhip Dranas, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Âşık Veysel, Refik Halit Karay…

Yılmaz Ali: Sizce herkes kitap yazabilir mi?  Yoksa yazmak yetenek gerektiren bir iş midir?

Nuri Uygur: Herkes kitap yazamaz. Nasıl ki herkes her işi yapamazsa, herkes de kitap yazamaz. İyi bir dil eğitimi almamış kişiler ve eserleri yazın dünyamıza büyük zararlar vermektedir. Okur binbir yanlışla dolu o eserleri okuduğunda kitaptan ve edebiyattan uzaklaşmaktadır.

Editörlük hizmeti yayıncılıkta çok önemli, âmâ maalesef yapılmıyor. Bir denetim mekanizması olmalı. Kalemi her eline alan kitap yazmaya soyunmamalı. Çok yazık oluyor, kâğıt israfından başka bir şey değil. Durum böyle olunca yetenek yeterli değil; ama o da gerekli. Yeteneğin dil ve edebiyat bilgisi ve bilinciyle anlatıma koşulması önemlidir. Bu konuda söylenecek çok şey var; ama şimdilik bu kadar yeter!

Yılmaz Ali:  Hobileriniz nelerdir?

Nuri Uygur: Yazmak, okumak, gezmek, müzik dinlemek, bağlama çalmak, bahçe işleri sağlığım elverdiği ölçüde yaptığım uğraşlarımdır.

Yılmaz Ali: Yazın hayatınızdaki hedefiniz nedir?

Nuri Uygur: Herkes gibi ben de ülkemde eserlerimin çok okunmasını istiyorum. Politikacıların desteği ve ayak oyunları olmadan Nobel ödülünü almak bana en büyük onuru yaşatacaktır. Azıcık hayali mi oldu ne! Siz hedef sorunca böyle yanıtlamak geldi içimden.

Yılmaz Ali: Yazarken zorlandığınız dönemler oluyor mu? Oluyorsa o dönemi aşmak için neler yapıyorsunuz?

Nuri Uygur: Mutlaka oluyor. Beynimin ve kalbimin bardakları boşalınca bu durumu yaşıyorum. Onları doldurmak gerekiyor. Akümü şarj etmek için yeni yerler gezerim, film izlerim, kitap okurum, müzik dilerim, bağlama çalarım, farklı sanatsal etkinliklere katılırım vs. Bu şekilde zor dönemleri aşmaya çalışırım. Yine de zorlanıyorsam yazmaya ara veririm. Zorla güzellik olmaz, değil mi?

Yılmaz Ali: Türkiye’deki okuma oranları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Nuri Uygur: Ülkemizde okuma oranlarının çok düşük olduğunu biliyorum. Kitap fuarlarına, kütüphanelere olan ilginin azlığı bunu gösteriyor. Kütüphaneciler,yazarlar,belediyeler bu oranı yükseltmek için çalışıyorlar. Asıl görev ebeveynlere düşüyor. Bir evde büyükler kitap okursa küçükler de okuyacaktır.

İnsanlık okursa yükselecek, insan olmanın erdemine kitaplarla varacağız. Boş çuval dik durmaz,atasözüne kulak vermek gerekiyor.

Yılmaz Ali:Yeni yazarlara ve yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz?

Nuri Uygur: Estağfurullah efendim, ne haddime! Herkes istediği konuda, istediği şekilde bir eser yazabilir. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Farklılıkları zenginliğimiz olarak görürüm. Ancak yazma sanatının anayasası da dil ve edebiyatın kurallarını bilmek ve uygulamaktan geçer. Yazar arkadaşlarıma benim önerim; dil ve edebiyatın bilgi ve bilincine sahip olalım ve bunları hayata geçirelim. Anayasa başımızın tacıdır.

Yazar arkadaşım çok ilginç bir olay veya durumu yazabilir. Bu konunun başarılı bir şekilde anlatılması önemlidir. Hatalı, bozuk anlatımla okuru kitaptan ve edebiyattan soğutmaya hakkımız yok. Yine bu alanda başarılı yazarların eserlerini okumak, okurken varsa, hataları tespit etmek ve düzeltmek, dil ve anlatım yönümüzü geliştirecektir. Körü körüne okumak bir yarar sağlamaz, üstelik dil ve anlatım hatalarının okurda ve bizde yerleşik bir hal almasına yol açar. Buna dikkat edelim. Nitelikli eserlere ve yetkin yazarlara yönelelim.

Yılmaz Ali: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Nuri Uygur: Yılmaz Ali beyim bu röportaj için size çok teşekkür ederim.

Yeni kitaplarda buluşmayı, görüşmeyi dilerim. Yazarlıkta dil ve anlatımın doğru, güzel ve etkili kullanımı çok önemli. Editörlük gerçek anlamda yapılmalı. Dilimizin bozulmasına izin vermemeliyiz. Konfüçyüs’ün dediğini unutmayalım. Dilini kaybeden ülkesini kaybeder.”

Kitaplar kâğıt israfı olmaktan çıkarılmalı. Yayıncılık da en az yazarlık kadar ciddiye alınmalı.

Son söz: Boş çuval dik durmaz. Nitelikli eserlere ve yetkin yazarlara değer verelim. Yaşasın edebiyat, yaşasın kitaplar!

Sürçülisan ettimse affola. Hepsi sanata, dilimize olan duyarlılığımdandır.

Değerbilir okurlara selam ve sevgilerimi sunarım.

Saygılarımla

Yılmaz Ali