DUAYEN OLMAK

Bir yazarı duayen yapan sadece eserleri değildir. Türk edebiyatının mihenk taşlarından biri olan Yaşar Kemal buna verilecek en iyi örneklerden biridir. Onun, idolü olarak gördüğü Nazım Hikmet’le tanışma anı çok ilginçtir. Bu ilginç hikayenin bir kahramanı da Abidin Dino’dur. Türk Modern Sanatının öncülerinden kabul edilen Dino, çok yönlü sanatçı kimliğiyle ön plana çıkan bir sanatçıdır. Ressam, karikatürist ve yazarlığının yanında film yönetmenliği de yapmıştır. Ortaya koyduğu eserleriyle çağdaş Türk resminin öncüleri arasında gösterilmektedir.

Yaşar Kemal, Paris’te Abidin Dino’ya misafir olur ve bir sohbetinde hayranı olduğu Nazım Hikmet’le tanışmak istediğini söyler. Nazım’ın yakın dostu olan Dino, ona bir telgraf çekerek Türk edebiyatının parlayan yıldızı Yaşar Kemal’in kendisiyle tanışmak istediğini bildirir.

Nazım, kendisine gelen telgrafa “İlk trene bilet aldım, geliyorum.” diye cevaplar. Yaşar Kemal’in içi içine sığmaz. Yazın hayatında örnek aldığı Nazım’la tanışacağı için çok heyecanlanır. Az buz değil, koskoca Nazım Hikmet’le tanışacaktı.

Nazım’ın geleceği gün Paris’teki Gar edu Nord Garı’na gidip beklemeye başlarlar. Abidin Dino için sıradan bir gün olsa da, Yaşar Kemal’in sıska bacakları titrer heyecandan. Vakit yaklaştıkça etrafta kalabalık artar. Trenin yaklaştığını gören Yaşar Kemal’in kalp atışları hızlanır. Trenin durmasıyla kapılar açılır ve vagonlardan insan seli dökülür. Yaşar Kemal’in gözleri Nazım’ı arar ama telaşlı yolcular arasında onu göremez. Durumu fark eden Abidin Dino, “Merak etme, Nazım kalabalık dağıldıktan sonra iner.” diyerek onu sakinleştirmeye çalışır. Birkaç dakika sonra Nazım, elinde tahta bir bavulla kapıdan belirir. Abidin’i görünce bavulunu yere bırakıp kollarını açar. İki dost birbirlerine sımsıkı sarılırlar. Nazım arada Dino’yu omzundan tutup yüzüne bakar ve bir kez daha sarılır. Sırasını bekleyen Yaşar Kemal’in heyecanı artmış, kalp atışları daha da hızlanmıştı. İki ahbap hasret giderdikten sonra Abidin Dino, onları tanıştırır. Nazım kollarını açıp Yaşar Kemal’i kucaklar. Sanki yıllardır görmediği bir ahbabına sarılır gibi dolar kollarını. Bir süre sonra kolları gevşer ve Yaşar Kemal’in yanaklarını avuçlarına alır. Yaşar Kemal heyecandan tir tir titremekte. Nazım’ın ilk sözü “Kitaplarını çok beğendim. Eğer beni hapse atmasalardı ben de senin kadar güzel kitaplar yazardım.” olur.

Duyduğu o sözler karşısında Nazım’ın kendisiyle alay ettiğini sanır ve arkasını dönüp gider. Onun bu tavrı Abidin Dino’yu şaşkına çevirir. Hemen peşinden koşup Yaşar Kemal’i durdurur. Daha bir şey sormadan Yaşar Kemal söze girer “Anladım o büyük bir yazar, o bir duayen ama benimle alay etmesi hiç hoş değil.” der.

“Neden seninle alay ettiğini düşündün ki?” diye sorar Dino.

“Koskoca Nazım karşıma geçmiş, ‘eğer beni hapse atmasalardı en az senin kadar iyi kitaplar yazardım’ diyor.

“Ne var ki bunda?”

“Bu cümleyi kuran Nazım yahu. Besbelli benimle alay ediyor.”

“Yahu ne diye alınganlık edersin? Nazım’ın çocuk gibi bir kalbi var. Aklına fenalık getirecek biri değildir. Seni temin ederim ki o sözleri kalbinden gelerek söylemiştir.” diyerek kolundan tutup Nazım’ın yanına getirir ve bir kez daha sarılırlar birbirlerine.

İki duayenin tanışması böyle ilginç bir hikâyeyle gerçekleşir.

Bu hikâyeden de anlaşılacağı üzere duayen olmak için ortaya nitelikli eserler koymak yetmiyor. Bunun için edebi bilgiden daha büyük meziyetler gerekiyor.

Saygılarımla

Yılmaz Ali