Yılmaz Ali: Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Erhan Demirkoparan: İlk- orta eğitimimi doğduğum kent Sivas’ta aldım. Lisansım Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve yan alanım Türk Dili ve Edebiyatı. İlkokul öğretmeni olarak çalıştığım iş hayatımı 2021 yılı sonunda emekli olarak noktaladım. Şimdi yazın dünyasında yürümeye çalışıyorum.
Yılmaz Ali: Yazmaya ilk ne zaman başladınız? Sizi yazmaya iten duygu neydi?
Erhan Demirkoparan:İlkokuldan beri tam bir kitap kurduydum. Belli bir süre sonra küçük paragraflar yazmaya başladım. Bu hayatım boyunca artarak devam etti. Bardağın dolduktan sonra taşmaya başlaması diyebilirim. Profesyonel yazın hayatına girişim emekli olduktan sonra oldu.
Yılmaz Ali: Kaç kitabınız var? İsimleri nelerdir?
Erhan Demirkoparan:Geride Kalanlar(roman), Sahte Yüzler(roman), Ceyna(roman), Bir Kumanın Günlüğü(roman), Gölgeler Yürürse(roman), Kirli Canlar (öykü), Boş Sandalye(öykü) olmak üzere yayınlanmış yedi kitabım var.
Yılmaz Ali: Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin, hangi ortamda kendinizi daha verimli buluyorsunuz?
Erhan Demirkoparan: Evimde küçük bir köşem var. Oraya çekilip üç karış eni boyu olan masamın üzerindeki klavyemle buluştuğum an kurgu dünyama girerim. Çıkmazlara düştüğümde müzik açar ve yol almaya çalışırım. Müziğin türü genellikle kurgu ortamına uygun olur. Adım adım ilerlerim. Acele etmem.
Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken gerçek yaşam öykülerinden etkileniyor musunuz?
Erhan Demirkoparan: Bana göre yazmak hayatı, her türden yaşananları anlatmak, yapabiliyorsam yol göstermek demektir. Acıyı bulup, ilacı önermek diyelim. Çalıştığım her dosyamda kanayan en az bir yarayı ele almışımdır. Bu benim için hiçbir şey yapamasam da bari yazarak omuz vereyim anlayışıdır. Ve o kadar çok yaramız var ki… Yazmakla bitiremiyoruz.
Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken duygu yoğunluğu yaşıyor musunuz?
Erhan Demirkoparan:Genel olarak kurgu ortamında profesyonel bakış açımı kaybetmemeye çalışıyorum. En nihayetinde insanız; duygularımız var. Ve o yoğunluğu yaşıyoruz. Ancak kendimi tutamadığım anlar olmuyor değil. Sonuçta hamuru gerçeklerle yoğuruyoruz. Hayata direndiğimiz gibi dosyamızı hazırlarken de bazı şeylere direniyoruz.
Yılmaz Ali: Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?
Erhan Demirkoparan: İnsani ilişkilerin doğallığını, yapmacıksız sosyal yaşamı, genleriyle oynanmamış sebze ve meyveleri, saygı duyulan, küçüğü koruyup kollayan büyükleri, büyüğünü Sayan küçükleri, bozulmamış akraba ilişkilerini, para hırsı bürümemiş gözleri… özlüyorum.
Yılmaz Ali: Etkilendiğiniz yazarlar kimlerdir?
Erhan Demirkoparan: Birkaçını söyleyeyim; KhaledHosseini, George Orwell, VlademirBartol, Amin Maalouf, Stephen King, Harper Lee, Jack London, Tolstoy, V.Hugo… Sabahattin Ali, Livaneli, Doğan Cüceloğlu, Atalay Yörükoğlu, Ömer Seyfettin… ve diğerleri.
Yılmaz Ali: Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yoksa yazmak yetenek gerektiren bir iş midir?
Erhan Demirkoparan: Herkes kitap yazmak ister. Herkes kitap okumak da ister. Ancak istenileni yapmak için yola düşmek gerekir. Okumayı istemek başka okumak başkadır. Yazmayı istemek başka yazmak başkadır. Yapacağın iş için soyunup kolları sıvayacak, o kisveye bürüneceksin. Çıraklık, kalfalık derken ustalık gömleğini giyeceksin. Ve yazacaksın. Yazdıkça kalemin parlayacak, parladıkça daha kolay daha güzel yazacaksın.
Yılmaz Ali: Hobileriniz nelerdir?
Erhan Demirkoparan: Okumakgibi yazmak da hobilerim arasında. Gözlem yapmayı, izlediğim insanlar üzerinde düşünüp, senaryo oluşturmayı seviyorum. Bulunduğum ortamı ve ilginç bulduğum insan tiplerini betimlemekten zevk alıyorum. Yüzmek, gezmek, izlemek de sıradanlaşmış hobilerimdir.
Yılmaz Ali: Yazın hayatınızdaki hedefiniz nedir?
Erhan Demirkoparan:Her yazar gibi ben de daha çok okura ulaşmayı istiyorum. Kitaplarımın bilinir olması, eleştirilmesi,önerilmesi,raflarda daha fazla yer alması beni sevindirir. Çok uzun sürmeyecek bir zaman sürecinde en az bir dosyamın başka dilde yayınlanmasını bekliyorum.
Yılmaz Ali: Yazarken zorlandığınız dönemler oluyor mu? Oluyorsa o dönemi aşmak için neler yapıyorsunuz?
Erhan Demirkoparan:Ben ona boğulmak diyorum. Hemen bırakıp başka şeylerle uğraşıyorum. Ya birkaç sudoku bulmaca çözüyorum ya da dışarı çıkıp kalabalıklara karışıyorum. İnsanları gözlemlemek, onlar üzerine öyküler yerleştirmek yeniden güç veriyor. Romanlarımın arasına serpiştirdiğim iki öykü kitabım hemen hemen böyle çıktı ortaya. Yine de olmamışsa ilk bulduğum bir ‘Şaban’ filmine kendimi bıraktım mı her şey yerli yerine oturur. Ve devam ederim.
Yılmaz Ali: Türkiye’deki okuma oranları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Erhan Demirkoparan:Okuyan bir şekilde okuyor. Kitaba ulaşmak zor deniyor ancak illa ki para verip almak gerekmiyor. Farklı ulaşma yöntemleri de var; ödünç veren kütüphaneler, takasçı kitapçılar, ikinci el kitaplar satan, arkadaşlar arası değiş tokuş bunlardan birkaçı. İsteyen okuyor. Fiziki kitap okumanın bir süre daha revaçta olacağını düşünüyorum.
Yılmaz Ali: Yeni yazarlara ve yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz?
Erhan Demirkoparan:Yazmak için okumalarının gerekliliğine inanıyorum. Gözlem yeteneklerini geliştirmeleri işlerini kolaylaştıracaktır. Ara sıra değil sürekliliğin başarıya götüreceğine inanmalarını isterim. Her ortamda birkaç cümle de olsa yazalım. Ambalaj kağıdına, koliye hatta peçeteye bile yazıp atsınlar. Kurulan her cümle başarıya ulaştıracak parke taşları olacaktır diye düşünüyorum.
Yılmaz Ali: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Erhan Demirkoparan: Edebiyat inanmaktır; hayata, iyiliğe, doğruluğa, dürüstlüğe, insanlığa, barışa, dostluğa, sevgiye, kardeşliğe inanmak. Yolumuz iyilere çıksın. Bizler de iyi olalım. Herkesi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Sağlıkla ve kitapla kalın.