Haftanın konuğu: Eğitimci yazar Nadire Sönmez

YılmazAli: Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Nadire Sönmez: Manavgat Sorgun1951 doğumluyum. İlk ve Ortaokulu Manavgat Çağlayan  Okulunda okudum. İlkokul  öğretmenim Nuri Cengiz’i rahmetle anıyorum. O zamanlar Manavgat’ta Lise yoktu. Ortaokulu bitirince eğitimime Antalya Lisesinde devam ettim. Daha sonra Ankara  Gazi Eğitim Enstitüsü Almanca Bölümünü bitirdim. Almanca öğretmeni olarak ilk görev yerimMardin Kız İlköğretmen Okuluydu. Yokluğu kıtlığı ilk kez orada görüyordum. Benim için büyük bir hayat öğretisiydi Mardin. Unutamadığım birçok anıyla ayrıldım oradan. O zamanki arkadaşlarla ve öğrencilerimizle hala buluşup görüşürüz. Daha sonra Konya Kız Ortaokulu, Serik Lisesi, Antalya İmam Hatip Lisesi, Antalya Atatürk Ortaokulu derken emekli oldum. Bu arada Antalya’da devlet okullarında çalışırken aynı zamanda şu an faaliyette olmayan FİA Yabancı Dil Dershanesinde 17 yıl boyunca Almanca öğretmeni olarak çalıştım. Havayollarına hostesler yetiştiriyorduk. 2006 yılında çalışma hayatını tamamen bıraktım ve sanata yoğunlaştım.

Yılmaz Ali: İlk kitabınızı ne zaman yazdınız? Sizi bu alana iten duygu neydi?

Nadire Sönmez:  Çocukluğumdan beri sanata karşı ilgisi olan bir insanım. Babam Emekli Sağlık Memuru Emin Erol, Aksu Köy Enstitüsü ve Kızılçullu Köy Enstitüsü Sağlık Kolu mezunudur. Aslında ilkokuldan liseyi bitirene kadar Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin ellerinde şekillendi bizim kuşak. Evimizdeki kitaplar arasında Dünya Klasiklerine dair kitaplar, Hayat dergisi gibi o zamanın kültür sanat dergileri olurdu. Köyde ilk radyo bizim evimizde vardı. Akşamları evimiz ajans dinlemeye gelenlerle dolar taşardı. Babam çok okurdu, son nefesine kadar gazete, kitap elinden düşmedi. Diyeceğim böyle bir ortamda büyüdüm.

İlkokuldan sonra köyden Manavgat’a taşındık, Çağlayan Ortaokuluna kaydım yapıldı. Tarih dersimize giren Memduh Kural isminde asker bir öğretmenimiz vardı. Derse başlamadan önce mutlaka şiir okurdu. Benim de şiire ilgim vardı, yazıyordum…  Birgün öğretmenimiz Amerikalı şair yazar Edgar Allan Poe’nun o ünlü Annabel Lee şiirini okudu. 1849 yılında yazılmış olan şiir çok güzeldi. Eve gittim, ben de ona benzer Alernora başlıklı bir şiir yazdım. Bir dahaki derste öğretmenimizin şiirinin ardından parmak kaldırdım. Şiir yazdığımı ve okumak istediğimi söyledim.  Memduh öğretmen beni tahtaya kaldırdı.  Şiiri okudum. Öğretmenle birlikte bütün sınıf alkışladı. Bu çok harika bir şeydi. Ondan sonra öğretmen her ders bana şiir okutmaya başladı. Manavgat’ın Sesi gazetesi evimize çok yakındı. Orada yayımlanıyordu şiirlerim.

Öğretmenlik yıllarımda TRT Antalya radyosu benim için adeta bir okul oldu. Prodüktör Nuri Erkal, geçen günlerde kaybettik kendisini, şiir konusunda bana çok yardımcı oldu. Nuri Erkal hocanın ve yapımcı Saffet Uysal’ın hazırladıkları pek çok radyo programının konuğu oldum.

Ortaokuldan beri resme de ilgim vardı. Karakalem resim kursu aldığım öğretmenim Nermiş Okumuş’un eşi gazeteciydi. Bir gün bana dedi ki; gazeteci bir arkadaşım var Mustafa Uysal,  onunla tanışmanı isterim, haberini yapar dedi. Mustafa Uysal’ın Cumhuriyet Meydanının karşısında bürosu vardı, gittim. Tanıştık. Şiirlerimi aldı, benimle röportaj yaptı, fotoğrafımı çekti. Ertesi gün Hürriyet Gazetesinin sanat sayfasının yarısında benim haberim vardı. Haberin sonunda Nadire Öğretmenden şiir kitabı bekliyoruz diye yazıyordu. Ondan sonra kimi görsem kitap ne zaman çıkıyor diye sormaya başladılar. Ben kitap falan yayımlamayı düşünmüyordum henüz, ama süreç öyle ilerledi ki ilk kitabım “Dilimin Ucunda” Akdeniz Kitabevinden 2000 yılında yayımlandı. Kitap bir yıl olmadan ikinci baskısını yaptı. Şiir yolculuğum böyle başladı.

Yılmaz Ali: Bugüne kadar kaç kitabınız yayınlandı?

Nadire Sönmez: Dilimin Ucunda, Teslim Al Beni Aşk ve Kafiye olmak üzere üç şiir kitabım var. Kafiye, rahmetli anneme adadığım bir kitaptır. Annemin ismi Kafiye’ydi. Ayrıca Köy Enstitüleri bağlamında babam Emin Erol’un yaşamını, anılarını içeren bir kitapçığım var. Toparlayıp bir kitap haline gelmeyi bekliyor. Yayımlanmaya hazır şiir dosyam ve düz yazılarımı içeren bir başka dosyam var.

Yılmaz Ali: Bize biraz çalışma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin, hangi ortamda kendinizi daha verimli buluyorsunuz?

Nadire Sönmez: Pek çok yazar çizer gibi benim de tercihim sessiz ortam. Şiir, her an her ortamda uç veren bir sanat dalıdır. Masa başı çalışması ister.

Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken duygu yoğunluğu yaşıyor musunuz?

Nadire Sönmez: Evet. Özellikle son kitabım Kafiye, annemin vefatından sonra yazılan şiirleri de içeren bir kitaptır. Yazarken gözyaşlarımdan bilgisayar ekranını göremiyordum. Şiirlerimi genelde bu duygularla yazarım. Hüzünlenir, üzülür, umutla dolarım. Ben hangi ruh halinde yazmışsam okur da şiirlerimde o duyguyu alır. Çünkü ister öykü, roman ister şiir olsun okur sanatçının kalbinden gelenleri okur. Şiirlerimdeki o duyguyu okurlar hissederler ve buna dair sık sık geri dönüşler alırım.

Yılmaz Ali: Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?

Nadire Sönmez: Sorgun’da Tengerlek kum denilen köyün hemen bitişiğinde kocaman çam ağaçlarıyla çevrili bir kum tepeciği vardı. Her bayram bütün çocuklar köyü tek tek dolaşır topladığımız şekerlerle Tengerlek kuma giderdik. Orada o kum tepeciğinden aşağı kumlara bulanarak yuvarlanırdık. O ulu ağaçlara salıncak kurar sallanır akşamlara kadar eğlenirdik. Sorgun ormanları çocuk sesleri kuş cıvıltıları altında çınlardı. İnsanın ana yurdu çocukluğudur derler. O imgeler şiirlerime, öykülerime pek çok kez katık olmuştur

YılmazAli: İlham kaynağınız olan veya etkilendiğiniz yazarlar kimlerdir?

Nadire Sönmez: Turgut Uyar,  Cemal Süreya ve elbette Nazım Hikmet, Didem Madak beğeni ile okuduğum şairlerdir. Yabancı şairlerden İran’lı kadın şair Füruğ Ferruhzad, İspanyol şair yazar  Frederiko Carsia Lorka, 1971 de Nobel ödülü alan Şili’li şair Pablo Neruda sayabilirim. Yaşar Kemal en sevdiğim romancılardandır. Albert Camus, Jose Saramago, Jack London ve dünya devlerinden Dostoyevski severek okurum.

Yılmaz Ali: Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yoksa bu yetenek gerektiren bir iş midir?

Nadire Sönmez: Bu bir arzu, istek, birikim, işidir. Bu konuda ne kadar yetenek ön plandadır desek te çok okumak, dolmak en önemli şeydir. Sözcüklerin, cümlelerin, fikirlerin sizden taşması gerekir ki kâğıda dökülsün. Yazmak, hangi alanda olursa olsun ciddi masa başı çalışması isteyen bir iştir.

Yılmaz Ali: Hepimizin günlük kargaşalardan uzaklaşmak için çeşitli ilgi alanları var. Sizin hobileriniz nelerdir?

Nadire Sönmez: Doğrusu benim hobilerim şu an uğraşlarım oldu. Çok meraklı bir insanımdır. Her şeyi anlamak, öğrenmek isterim. Bir bakarım ki hobi diye başladığım şeyin içine dalıp gitmişim ve benim uğraşım olmuş. Resim öyle oldu örneğin. Ama çok memnunum. İnsanın hobisi ile hayatını yürütüyor olması çok keyifli bir şey… Ortaokulda okulun kapısına dayanmış bahçeye bakıyordum. Mehmet Kırbaş isimli bir Sosyal Bilgiler öğretmenimiz vardı. Hayrola Karakız neyin var dedi. Bana Karakız derdi esmer olduğum için. Canım sıkılıyor öğretmenim dedim. Kızların canı sıkılmaz, eteğini sök öbür tarafından bir daha dik dedi. Orta ikiden itibaren, Ev ekonomisi öğretmenimiz Güzin Çiftçiler’in de destekleri ile dikişlerimi hep kendim diktim…Serik’teyken kumaş çiçek yapma kursuna gitmiştim. Evim çiçek bahçesine dönmüştü. Kendimi ve hayatımı donatmayı seviyorum. O yüzden can sıkıntısı nedir hiç bilmem.

Resme ilgim vardı küçüklükten beri. Çalışma hayatının içinde Sabah yedide derse giriyor, öğleden sonra da Halk Eğitime boyama, resim kursuna, akşamda dershanede Almaca öğretmeni olarak çalışıyordum. Güzel Sanatlar Galerisinde Nuri Sezen’den resim dersleri almaya başladım. Nuri hocanın önderliğinde Atölye arkadaşlarımızla Yediarıklar Sanat Grubu ismiyle bir resim grubumuz var. Pandemiye kadar birlikte çalışmamız devam etti. Hem Antalya’da, hem de farklı kentlerde resim sergileri açtık. Grup arkadaşlarımız ile birlikte ANSAN da bu yıl ikincisini açtığımız “Köy Enstitüleri Aydınlanma Işığı” sergisi büyük ilgi gördü.

Yılmaz Ali: Yazın  hayatınızdaki hedefiniz nedir?

Nadire Sönmez:  Basımını düşündüğüm  kitaplarımı yayımlamak en büyük arzum. Şu an Antalya Sanatçılar Derneği ANSAN ve YKKED Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Antalya şubesi yönetim kurulundayım. Haliyle buradaki çalışmalarda bireysel çalışmalara zaman kalmıyor doğrusu.

Yılmaz Ali: Ne yazık ki ülkemizde edebiyat zemin bulmakta zorlanıyor. Veriler okuma oranlarının çok düşük olduğunu gösteriyor. Toplumu kitaplara yakınlaştırmak için ne gibi adımlar atılmalı?

Nadire Sönmez: Bilinçli okumak insanın kendisini beslemesi diye düşünüyorum. Küçükken annem beni bir yere gönderirdi. Yolda, bahçede gördüğüm her gazete parçasını eğilir okurdum. Annem geç kaldın, nerde kaldın diye kızardı

Çocukların küçüklükten itibaren kitabevlerine götürülmeleri, okuyacakları kitapları beğenerek almaları önemlidir. Kitap Fuarlarında yazarların olduğu stantlardan kitap almaları, aldıkları kitabı o yazara imzalatıp sohbet etmeleri çocukta kitap sevgisini artırır. Ama gözlememim odur ki, çocuklar Fuarlara geldikleri zaman kitap yerine ayraç, kalemlik gibi kırtasiye ürünlerine harcıyorlar paralarını. Kitap alacak ellerinde harçlıkları kalmıyor.  Zaten cüzi bir bütçe ile gelmişler oraya. Sınıflarda öğretmenler bu konuda oldukça duyarlı. Sınıf kitaplıklarını zenginleştirmek için çaba sarfediyorlar.

Yılmaz Ali: Yazmaya gönül veren veya yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz?

Nadire Sönmez: Okumak en başta. Okumayan insan yazamaz. Bu şuna benzer. Sen tarlana tohum ekersen ürün alırsın. Okumak da böyle bir şey. Ne kadar çok okur araştırırsan o oranda yazma hevesin artar, kelime hazinen artar, bakış açın değişir, yazdıkların ele avuca gelen şeyler olur. Yazma heveslisi olan arkadaşların masalarında iyi bir sözlük ve imla kılavuzu olması onlara rehber olacaktır.

Yılmaz Ali: Sanatçıları sanatseverlerle buluşturduğumuz köşemize değer kattınız.  Son olarak ilave edeceğiniz bir şey var mı?

Nadire Sönmez: Manavgat benim öz yurdum, diyorum bir şiirimde. Manavgat Sanatçılar Derneğinin kurulmuş olması ayrıca bizlere büyük bir kıvanç verdi. Emeği geçen herkesi kutlarım.

Pek çok kez Manavgat’ta etkinliklere, fuarlara katıldım. Oradaki sanat potansiyelini çok iyi biliyorum. Manavgat turizmin olduğu kadar kültür sanatında beşiği olacak, buna yürekten inanıyorum.

Bana da gazete sayfanızda yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim.