Merhaba sevgili sanatseverler. Köşemizin bu haftaki konuğu sanatla iç içe bir hayat süren şair Figen Tan oldu. O, çiçeği burnunda bir şair ama oldukça iddialı işlere imza atıyor. Yayınlanan her iki kitabını da okudum ve çok beğendim. Sanatı hayatının merkezine koyan hocamı sıklıkla bir tiyatro gösterisi, bir müzik resitali veya bir resim sergisinde görürsünüz. Şimdi sizleri keyifli söyleşiyle başbaşa bırakmak istiyorum.

Yılmaz Ali: Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Figen Tan: Erzincan’da doğdum. İlk, orta ve lise eğitimimi memlekette tamamladım. 1992 Erzincan depreminden sonra istanbul’a göç ettim. Başarılı bir öğrenci olmama rağmen üniversiteyi maddi zorluklar nedeniyle okuyamadım. İlk işime hukuk bürosunda dava dilekçeleri yazarak başladım. Uzun yıllar özel sektörde finans personeli olarak çalıştım. Son on beş yıldır aile şirketimizde, şirket yöneticisi olarak çalışıyorum. Bir kızım ve oğlum var.
Yılmaz Ali: Yazmaya ilk ne zaman başladınız? Sizi yazmaya iten duygu neydi?
Figen Tan: Alışılagelmiş bir cevap olacak, çocukluk yaşlarımda. Yazma serüvenimi şehirlerarası yolculuklara borçlu olduğumu belirtmek isterim. İlk uzun yol seyahatimi trenle yaptım. Bana ilham olan ve dört gün süren İstanbul yolculuğunu asla unutamam. Bu yolculuk sırasında, yeşilin süslediği dağların ruhumda uyandırdığı fırtınalar nedeniyle iç sesimle tanışmış oldum. O gün bugündür yazmak istiyorum. İç sesim beni şiire yönlendirdi ve şiir benim en büyük tutkum oldu. Şiir ruhumda tarifsiz imgeler yarattı. Hayal dünyam, yazma, okuma tutkum ve yaptığım yolculuklarda gördüklerim, hissettiklerim sayfalar dolusu dizelerle buluştu. Yazdıklarımı gizli sandıklarımda biriktirdim. En yakınım dahi bilmedi, görmedi. Ta ki kızım yazdıklarımı fark edene kadar. Dizelerimin gün yüzüne çıktığı o gün hayatımın dönüm noktası oldu.
yağdı üzerlerime,
ışık oldu sızdı yüreğime,
iyi ki inci tanem
saçlarının örgüsüyle dokundu yüreğime.
Kızıma yazdığım şiirimle, onun isteğiyle kitap çıkarmaya karar verdim.
Yılmaz Ali: Kaç kitabınız var?İsimleri nelerdir?
Figen Tan: Yayınlanan iki şiir kitabım var. İlk şiir kitabım Düşsel Sevda çok beğenilince akabinde Duvar Rengi isimli ikinci kitabımı yayınladım. Okurlarımdan aldığım olumlu tepkiler beni üretmeye itiyor. Yeni projeler üzerine çalışmalarım devam ediyor.
Yılmaz Ali: Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin, hangi ortamda kendinizi daha verimli buluyorsunuz?
Figen Tan: Aslında çok belirgin bir an ve saat aralığı veremem. Şiir yazma eylemi öyle oturayım da bir dize yazayım demekle olmuyor. Bir kelebeğin peşine düşmeliyim, kalbim sızlamalı, iç çekişlerim artmalı, kalp atışım, nabzım hızlanmalı, ayaklarım yerden kesilmeli, dünyanın yükünü dert edinmeliyim. Her iki şiir kitabımda da, hangi şiirimi sorsanız, bende hikâyesi vardır. Duygusu geçmeyen dize, şiir mi dir?. Hangi ortamda yazıyorsunuz derseniz; ruhen beslenebilmişsem, ortamın, saatin hiç önemi yok. Çok yemek, çaydanlık yakmışlığım var. Eğer o an zihnimi sayfalara dökemediysem kurur mürekkebim, uçup gider dizelerim. Gel de o kelebeği yakala.
Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken gerçek yaşam öykülerinden etkileniyor musunuz?
Figen Tan: Sanırım gerçek yaşam öykülerinden etkilenmeyen sanatçı yoktur. Ancak biz şairler için bu durum çok farklı. Biraz önce de belirttiğim gibi duygularımızın peşinden koşmayı severiz. Gerçek yaşam hikâyeleri bizlere ilham verir.
Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken duygu yoğunluğu yaşıyor musunuz?
Figen Tan: Bazen duygu yoğunluğu o kadar derin olur ki, günlerce kurtulamam etkisinden. Ah o heceler, kelimeler zihnimde dolanıp durur. Yaşadığım o duygusal anları sayfalara döker, rahata kavuşurum. Tıpkı bir kilime desen verir gibi ilmek ilmek işlerim kelimeleri. Yoksa nasıl yaşarım?
Yılmaz Ali: Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?
Figen Tan: Şiirin kadifemsi yumuşaklığı korudu çocukça yüreğimi. Zaten kimilerine göre hep çocuğum. Aslında çok anı var. Ama bir şey var ki; Babam, bağlaması ve birlikte söylediğimiz türküler. Beni besleyen en belirgin hatıradır.
Yılmaz Ali: Etkilendiğiniz şairler kimlerdir ve neden?
Figen Tan: Türk şairlerden Nazım Hikmet, Ahmed Arif’in ve sevdası, Burhan Keskin ve yazdığı şiirlerini okuduğumda hep kıskanırım. Neden bu şiirleri ben yazmadım diye. Hele bir şiiri var ki Taş Parçaları, bu şiiri yazdıran o duyguları hep merak etmişimdir. Şiirlerini kendi ruhumla çok özdeşleştirim. Ahmet Telli, Nazım Hikmet, Füruğ Ferruhzad, Didem Madak, Gülten Akın ve Cemal Süreya’yı çok beğenirim. Ancak yeni şairlere de şans verir, şiirlerini okumaya çalışırım.
Yılmaz Ali: Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yoksa yazmak yetenek gerektiren bir iş midir?
Figen Tan: Yazmak öncelikle bir eylemdir. İlk eylemimiz aslına bakarsanız iç sesimiz. Sonra düşünebilme ve konuşabilme yeteneğimiz. Sonra kalemle sayfalarla tanışmaya ve harfler kelimeleri öğrenmeye kadar devam ederiz. Bu eylem yazmayla sonuçlanır. Lakin kimilerinde bu eylem öyle bir hal alır ki yeteneğin ötesinde tutkuya dönüşür. İşte tam o noktada yazarlık başlar. Ama hep şunu söylerim, çocuklarıma da yazmak bir direniştir yaşama sevincinizi artırır.
Yılmaz Ali: Sanatla iç içe renkli bir kişiliğiniz var.Bu yönünüz hobilerinize de yansıyordur mutlaka. Bize biraz hobilerinizden bahseder misiniz?
Figen Tan: Sanatla iç içe olduğum doğrudur. Birçok sanat dalına ilgi duyarım. Bunun adı hobi midir bilemem. Keyif aldığım çok şey var.
Yaşama sevincimi artıran, olmazsa olmaz dediklerimin sayısı oldukça fazla. Doğa vazgeçilmezim öncelikle. Gezdiğim, gördüğüm her anı, her kareyi fotoğraflarla taçlandırma tutkum var mesela. Kaldı ki bunla yetinemiyorum. Bir de o fotoğraf duygularımı tetiklediyse, hissettiklerim gördüklerimin ötesine geçiyor. Sonrası duygular kalemden dökülüyor…
Yazmaya kalksam sayfalar yetmeyebilir.
Yılmaz Ali: Edebiyat yaşamınızdaki hedefiniz nedir?
Figen Tan: Benim edebi yolculuğum daha yeni başladı. Ben daha yolun başındayım. Daha çok okunacak kitap var öncelikle. Şiir bende tutkudur. Şiiri bıraksam o beni bırakmaz. Bazı dönemler şiirle arama mesafe koymayı denedim, lakin başarılı olamadım. Ben bıraktım desem de şiir yakama yapıştı her defasında. İleride yapmak istediğim bir şey var; edebi yolculuğumda, yol aldıkça, yazar ve şair arkadaşlarımdan destek isteyeceğim bir eylemim olacak. Umarım gerçekleştirecek umudum hep yeşerir. Edebiyata ve şiire dair izler bırakırız.
Yılmaz Ali: Yazarken zorlandığınız dönemler oluyor mu? Oluyorsa o dönemi aşmak için neler yapıyorsunuz?
Figen Tan: İçinde bulunduğum yoğun iş temposu bazen şiiri sekteye uğratıyor. Hatta şiir yazamadığım uzun dönemler oldu. Hep diyorum ve söylemeye devam edeceğim, keşke yazmak dışında başka bir işle meşgul olmasam. Daha çok gezsem, görsem, duysam ve bütün bunları kaleme döksem, ayrıca sosyal projelerin içerisinde yer alabilsem. İçimden bir ses İstanbul telaşesinden biraz uzaklaşabilsem harika şiirler yazacağımı söylüyor.
Yılmaz Ali: Türkiye’deki okuma oranları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Figen Tan: Ne yazık ki dünya geneline baktığımızda ülkemizdeki okuma oranları çok düşük. Aslında okuma alışkanlığı kazanmamız çocukluk döneminde başlayan bir eylem. Bu bilinci aşılamak ailede başlıyor. Özellikle anne ve babanın okuyarak çocuklarına örnek olması gerekiyor. Günümüzde iletişim araçlarının ve sosyal medyanın etkisiyle, bu oran gittikçe azalıyor. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Kendimize de bir özeleştiri yapmalıyım, bizlerin okuma oranı da yeterli değil. Okuma oranlarını etkileyen diğer faktörler de var tabii. Yayınevleri, maliyetler kitap fiyatları saymakla bitmez. Bunun en belirgin göstergesi ise kitap fuarları.
Yılmaz Ali: Yeni yazarlara ve yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz?
Figen Tan: Benim yeğenim daha on bir yaşında. Şiir yazıyor ve okumayı çok seviyor. Bende her çıkardığım kitabımın son sayfasında bir şiirine yüreğimden sayfa açıyorum. Bir görseniz yüzünde çiçekler açıyor. Ve her defasında yenişiirler yazarak yeşeriyor. Diyorum ki yaz, içinden ne geliyorsa yaz. Sandıktaki çeyizin şiirlerin olsun. Sonra bakarsın bir şiir kitabın da olur. Yazmak yaşama dair direncinizi artırır. Yazmak umuda sarıldığımız, yolumuzu aydınlatan bir pusula, vazgeçmesinler.
Yılmaz Ali: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Figen Tan: Çok keyifli ve anlamlı bir söyleşi oldu benim için. Çünkü ilk söyleşimi sizinle yapıyor olmaktan onur duydum. Umarım edebiyattan konuşabileceğimiz, şiirler okuyacağımız etkinliklerde, söyleşilerde bir arada olma şansını yakalarız. Şiir hayatınızda eksik olmasın.