Haftanın konuğu: Müzeyyen Eser           

Yılmaz Ali: Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Müzeyyen Eser: 1976 Isparta doğumluyum. İstanbul’da yaşıyorum. Okuma yazmayı öğrendiğimden beri aşkla okuyup yazıyorum. Basılmış iki kitabım var. Amerika’da yayımlanan The Anatolia adlı gazeteye köşe yazıyorum.  Basılmayı daha doğrusu sponsorları bekleyen iki kitabım da yayımlanmayı bekliyor. Sanatın mümkün mertebe içindeyim. Resim, müzik ve bağlama çalma gibi hobilerim de var. Ayrıca profesyonel editörlük de yapıyorum. Bana okumak yazmak ibadet özetle.

Yılmaz Ali: Yazmaya ilk ne zaman başladınız? Sizi yazmaya iten duygu neydi?

Müzeyyen Eser: İlkokulda başladı bu aşk. Balık burcuyum.  Unutmamak adına 35 yıl ve hali hazırda günlük yazmak da alışkanlığım. Yani “Söz uçar, yazı kalır” mantığındayım.

Yılmaz Ali: Kaç kitabınız var? İsimleri nelerdir?

Müzeyyen Eser: İki adet kitabım var şimdilik. İlki “Beni Sevin N’olur” isimli kitabım. Din ve cinselliği işlediğim, erkek kimliği ile sahnelere çıkan birinin tercih değiştirme nedenini hikâye aldığım eserim. İkincisi “Evliliğim Evcilik” Kendi hayat hikayem. Çocuk gelin olmak, okul yerine aile baskısı ile hatalı bir evlilik yapmak, kadının toplumdaki yeri gibi sosyolojik içerikli eserim. İki tane de bitmiş dosyam var.  Biri “Yılkı” isimli şiir kitabım, diğeri “Sahte Dünyalarda Yeniden Doğmak” adlı sosyal medyada işlenen kabahatleri gerçek hayat hikayeleri ile süslediğim kitabım.

Yılmaz Ali: Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin, hangi ortamda kendinizi daha verimli buluyorsunuz?

Müzeyyen Eser: Ben bir balık kadınıyım. Ama yarasalar gibi yaşıyorum. Gündüz biriktirdiğim notlarımı gece kaleme dökerim. Gece daha üretken olduğumu düşünüyorum.  Ama en başta, çok okur, çok yazar, en çokta silerim. Sağlam bir gözlemciyim. Dikkatimi çeken, aklıma gelen ne varsa anında notlar alarak çalışırım.

Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken gerçek yaşam öykülerinden etkileniyor musunuz?

Müzeyyen Eser: Bana bunu sormayın. Gülerim.  Çünkü ben hep gerçek hayat hikâyeleri yazıyorum. Gerçekler daha çok şey katar okuruma diye düşünürüm. Ama kısmetse bir gün kurgulayıp yazmayı da denemek gibi bir niyetim var. Laf aramızda hayal gücüm oldukça kuvvetlidir.

Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken duygu yoğunluğu yaşıyor musunuz?

Müzeyyen Eser: Hem de nasıl! Dedim ya balık burcu kadınıyım. Hayalsiz yaşamam, bu imkânsız neredeyse. İçselleştiririm. Hangi konu olursa olsun empati gücüm ile içine dalar, adeta kitabı yaşarım.

Yılmaz Ali: Etkilendiğiniz yazarlar kimlerdir?

Müzeyyen Eser: Ben hem dünya hem de Türk klasiklerinin tamamını okudum. Açıkçası kendi ülkemin eski ustalarını seviyorum.  Son yıllarda yaygınlaşan yazar furyasından etkilendiğim çok fazla yazar olduğunu söyleyemeyeceğim. Kalemi ile hislerini kâğıda akıtabilen yazarlar tercihimdir.  İlla isim vermek gerekirse Jose Saramago’ ya merak saldım. Hoşuma giden her kitabı nefessiz okurum dersem en doğrusunu ifade etmiş olurum. Yazarken etkilendiğim kimse yok, okurlarım özgün bir kalemim olduğu konusunda hemfikirler.

Yılmaz Ali: Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yoksa yazmakyetenek gerektiren bir iş midir?

Müzeyyen Eser: Allah aşkına yazmasınlar. Artık edebiyat kirliliği yüzünden “Yazarım” demekten haz alamaz oldum. Kendi eserini okumamış yazar kılıksızlar sizce de malumdur. İnanın editörlük yapmak zorunda olduğum bir sürü eserde edebiyatın acınası haline bin kere tanık oldum. İçi boş, toplumsal bir mesajı yok, ana tema belli değil… Lütfen herkes yazar olmayıversin canım. Şart değil… Yazmak okumadan olacak bir iş değildir.  Önce bir okusunlar da şöyle dursun yazarlıkları. Okuma yazma bilen herkes yazar, ancak basılan her kitap edebi değer kazanmaz.

Yılmaz Ali: Hobileriniz nelerdir?

Müzeyyen Eser: Son yıllarda okumak ve yazmak dışında resim, müzik, gibi sanatsal her türlü hobi deilerlediğimi düşünüyorum.  El işi çocukluktan beri hobimdir. Kuaförlük yapmaktan, araba kullanmaktan çok hoşlanırdım.  İkisinin de belgesini aldım şükür. Hobilikten çıktı, ustalığa evrildi diyebilirim. Özetle sanat nerede ben oradayım.

Yılmaz Ali: Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?

Müzeyyen Eser: Sanırım en çok babaannemi özlüyorum. Tertemiz günleri. Lise yıllarımı. Aşkı. Sevdayı. Okul yıllarımı. Çok fazla özlemim var. Neyi özlemedim ki…

Yılmaz Ali: Yazın hayatınızdaki hedefiniz nedir?

Müzeyyen Eser: Açık konuşayım derdim çok fazla okura ulaşmak. İsim yapmak. İki sebebi var. İlki eserlerimin içeriklerine çok güvenmem. (Her ne kadar yayınevi editörlerinin kurbanı olsalarda…) 

İkincisi ve ilkinden önemlisi, oğlu olmayan babamın soyadını ülkeme duyurmak.

Yılmaz Ali: Yazarken zorlandığınız dönemler oluyor mu? Oluyorsa o dönemi aşmak için neler yapıyorsunuz?

Müzeyyen Eser: Olmaz olur mu? Bir an geliyor tıkanıyor kalem. Beynim balon gibi oluyor bazen.  Üretemiyorum. Yazıp yazıp siliyorum.  Bu durumlarda başka hobilerime sarılıyorum. Bir süre ara veriyorum.  Beynimi nadasa bırakmak iyi geliyor. Çok okuyup yazınca unutkanlık da yapıyor. Hangi eser kimindi, konusu neydi, hepsi birbirine karıştığı zamanlar oluyor. Yani bu iş göründüğü kadar kolay değil. Yazma meraklılarını uyarmak isterim… Ben yazdım oldum, demekle yazar olunmuyor maalesef.

Yılmaz Ali: Türkiye’deki okuma oranlarının düşük olduğu söyleniyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Müzeyyen Eser: Benim canım ülkemde “okumak” küçük suçlarda ceza olarak uygulanıyor. Tabi ki içim üzülüyor okuma oranının bu kadar düşük olmasına. Eğitim seviyesi arttıkça, cehalet tavan yaptı. Ters bir orantı var biz yazarların canını fazlasıyla sıkan. Sosyal medyadan öğrendikleri klişelerle lafazanlık yapan çok insan var ama bizimle asla aynı dili konuşmuyorlar.  Bilgelik yerini bilmişliğe bıraktı. Yazık… Gerçekten boşa geçen ömürlerine üzülüyorum. Bence kitap okuyanların kendi dilleri bambaşka.  Dolayısıyla kitap satışlarımıza bu tembellik yansıyor. Üzülüyoruz elbette haklı olarak. Emek ver, para ver, kimse okumasın. Keşke herkes telefon yerine kitaba yapışık olabilseydi. Bizim o zaman sırtımız yere gelmezdi.

Yılmaz Ali: Yeni yazarlara ve yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz?

Müzeyyen Eser: Yazmadan önce biriktirsinler. Dolmadan boşalmıyor maalesef.  Okurlarsa önce yazar ne yazmış, nasılanlatmış, noktalama işaretlerini nerede nasıl kullanmış iyice baksınlar.  Kendi ismini küçük harfle yazan yazar var ayol. Ben daha ne diyeyim. Offfff!  Benim canım ülkem uyanın ve okuyun lütfen. Kitap kokusu hiçbir şeyde yok. Yemin ederim…

Yılmaz Ali: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Müzeyyen Eser: Öncelikle bu röportaj için binlerce kere teşekkür ederim size sayın Yılmaz Ali Hocam.  Sizin kaleminizi okuma şansım olmadı. Hiç bilmiyorum “Almancı” dışındaki kitaplarınızın konularını dahi. Ancak bildiğim şu ki; sizin harika bir çabanız, muhteşem bir emeğiniz ve en önemlisi enfes bir karakteriniz var. “İnsan” tanımına uyan bir mizacınız olduğunu da tahmin etmem güç değil. Hal böyle olunca da bu geniş kapsamlı röportajınızdan müthiş bir keyif aldım. Yani sizinle ne iş olursa olsun aynı yerde yer alabilmek şereftir.  Yine çok zarifsiniz. Yürekten kutluyorum.  Yolunuz, yolumuz açık olsun.

Kitaplarla geçen huzurlu günleriniz olsun.