Merhaba kitap dostları,
Bu haftaki konuğumuz sosyal bilgiler öğretmeni ve Şiir Denizi kitabının yazarı şair Fatmanur ACUR. O tüm ruhuyla örf, âdet ve geleneklerine sımsıkı bağlı bir yörük kızı. Doğayı ve hayvanları çok seviyor, onlarla aralarında ciddi bir sevgi bağı var. Torosların eteklerindeki köyünde büyüdü. Daha çocukluğundan beri hayvanlarla iç içe bir yaşam sürmüş. Zor yaşam koşullarına rağmen çok çalışıp hayalindeki bölümü kazanmış. Ocak 2025’te mezun olmuş. O şimdi enerjisini öğrencileri vermek için sabırsızlıkla atanmayı bekliyor.

Aynı zamanda amatör bir fotoğrafçı olan Acur, şiirlerini yazarken yaşadığı coğrafyadan etkilendiğini dile getiriyor. Şu anda bir roman çalışması üzerinde çalışıyor. Enerjisi, hayata bakışı ve birikimini düşününce harika bir romanın yakında okurlarla buluşacağını söyleyebiliriz.
Şimdi keyifli bir sohbet eşliğinde gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi okuyup onu daha yakından tanıyabilirsiniz. Yazarımıza edebiyat yolunda başarılar diliyorum.
Yılmaz Ali: Kısacakendinizdenbahseder misiniz?
Fatmanur Acur: Merhaba ben Fatmanur Acur. Manavgat’ın Belenobası köyündenim. İlkokulu ve ortaokulu köy okulunda tamamladıktan sonra liseyi Side Kemer Turgut Şen Anadolu Lisesinde tamamladım. Kırıkkale Üniversitesinde Sosyal bilgiler öğretmenliği okudum ve mezun oldum.Kendimle ilgili bir şeyler söyleyecek olursam hayat hiçbir zaman bana hiçbir şeyi altın tepside sunmadı. O altın tepsiyi ve içindekileri de dâhil, ben elde etmek zorunda kaldım ve gerçekten çok zorlandığım zamanlar oldu. Kanayan dizlerime rağmen hayatta kaldığım ve her daim başarıya odaklandığım için kendime ve bu dik duruşu bana öğreten aileme de çok teşekkür ederim.
Yılmaz Ali: Yazmaya ilk ne zaman başladınız? Sizi yazmaya iten duygu neydi?
Fatmanur Acur: Ben yazmaya ilkokulda başladım. Günlük yazarak bu yolculuğa çıktım. İlkokuldayken öğretmenime mektuplar yazardım aslında beni yazmaya iten şey ilkokulda zorbalığa uğramam ve kendimi ifade edemeyen bir çocuk olmamdı. Zorbalığa uğramamın nedeni Yörük olmam çadır ve sayvanlarda yaşamamdı. Köyün dışında otururduk insanlarla pek bir bağım yoktu. Okulda Yörük çocuğu olduğum için bana karşı bir önyargı vardı. Babam çoban olduğu için fakir gözüyle bakılırdı daha doğrusu algı oydu kötü kokarsın, bitlisin falan ama o kadar okul hayatım oldu gerçek anlamda bir kez bitlendim o da çadırda değil şehir merkezinde. Durum böyle olunca ben kendimi insanlardan soyutladım. Hatta günlerce babam çoban diye ağladım sinirlendim ve bunu ona söylediğimde ben sizin boğazınızdan haram tek lokma geçirmedim geçirmem de demişti. Tabi o zamanlar çocuktum anlamamıştım. Canım babam şimdi anlıyorum seni insanları tanıdıkça. Ardından günlük yazarken bir anda cümlelerimin birbirine uyumunu yakaladım. Ve bunun ardından şiirler yazmaya başladım. İlk şiirimi ortaokula giderken özlediğim Toroslara yazdım ve böylelikle şiir yazmaya başlamış oldum. Ardından çok sevdiğim doğaya ve bana ilham veren her şeye şiirler yazdım.
Yılmaz Ali:Kaçkitabınızvar? İsimlerinelerdir?
Fatmanur Acur: Şuanda Şiir Denizi isimli bir tane şiir kitabım bulunmaktadır.
Yılmaz Ali: Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin, hangi ortamda kendinizi daha verimli buluyorsunuz?
Aslında bir yazma ritüelim yok. Bana her zaman her yerde ilham gelebilir. Bazen bir kuşun uçuşu mısra olur, denizin bir kumuna şiirler yazabilirim, akşam güneşinin batışına. Sadece ruhumu dinleyebileceğim bir ortam olması benim için yeterlidir. Şehirler, farklı insanlar, çocuklar, doğa ve samimi ortamlar benim yazmam için daha uygun ortamlardır. Yazmak aslında zamanı olan bir şey de değildir gecenin bir yarısı ansızın kalkıp yazdığım günleri hatırlarım.Hatta geçen şöyle bir şeyi fark ettim insanlara diyorum ki Şiir Denizi’nden sonra bir daha şiir yazmadım. Sonra bilgisayarımı düzenlerken bir de baktım ki bir kitaplık daha şiir olmuş. Yazdığımın da farkında değilim. Galiba ruhuma işlemiş artık şairlik.
Yılmaz Ali: Karakterlerinize kendi yaşamınızdan bir şeyler katıyor musunuz yoksa tercihiniz kurgu mu?
Fatmanur Acur:Aslında bu soruyu şuan üzerinde çalıştığım roman taslağım üzerine cevaplayabilirim. Karakterlerimi hayatımdan seçiyorum tanıdığım birini anlatmak ve kendimden yola çıkmak daha kolay geliyor. Hiç tanımadığım bir karakter oluşturmak yeni bir insan tanımak yerine yeni bir kitap okuyan Fatmanur’u çok zorlar diye düşünüyorum.
Yılmaz Ali: Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?
Fatmanur Acur: Çocukluğuma dair o kadar çok şey var ki özlediğim üzerine kitap yazsam yeridir. Benim çocukluğum dağlarda koyun otlatarak geçti, ilk arkadaşlarım köpekler, kuzular, oğlaklar veağaçlardı. Çocukluğumun saflığını özledim. Hayvanların dostluğunu, insanlardan uzak olmayı ve sahteliklerden uzak doğal ortamı özlüyorum. Bazen teknolojiden o kadar uzağız ki bugün hangi gün tartışması çıkan çadırımızı güneşi hissederek ve görerek zamanı tahmin etmeyi özledim. Kısaca kalbimin bir parçasını Toroslarda bıraktım. İlk fırsatta ev çiçeği olmaktan çıkıp dağlarda açan kardelen olacağım.
Yılmaz Ali: Yazarken duygu yoğunluğu yaşıyor musunuz?
Fatmanur Acur: Tabi ki duygu yoğunluğu yaşıyorum. Zaten duygusal birisi olduğum için de defterlere yazdığım şiirlerimin kenarları gözyaşlarımdan izler taşır ve ara ara onları severim. Herduygunun yerinde ve gerçekten hissederek yaşanması gerektiğini düşünüyorum.
Yılmaz Ali: Sizi etkileyen Türk ve Dünya yazınındaki önemli kalemler kimlerdir?
Fatmanur Acur: Beni çocukluğumda en çok Muzaffer İzgü etkilerdi. Gülten Dayıoğlu’nun Fadiş kitabından çok etkilendim. Hatta geçenlerde sosyal medyada bir filmin kesitini gördüm ‘’Kız Kardeşim Momo’’ Fadiş’ten etkilenerek yazıldığı çok belliydi. Fadiş’i okumamın üzerinden yaklaşık on beş sene geçmesine rağmen hala hatırlıyor olmam o yazarın gerçekten kalbime dokunduğunun kanıtıdır. Gençlik yıllarımda ise Halide Edip, Reşat Nuri Güntekin beni çok etkilemiştir. Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu Romanı beni gerçekten her okuduğumda mest eder. Bugünlerde ise daha çok kişisel gelişim üzerine yoğunlaşmaktayım. Sabahattin Ali, Yaşar Kemal’in İnce Memed’i Cengiz Aytmatov ile hayatlarımızın benzerliği beni çok etkilemektedir.
Yılmaz Ali: Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yoksa yazmakyetenek gerektiren bir iş midir?
Fatmanur Acur: Bence herkes kitap yazamaz. Eğer öyle olsaydı herkes kendi hayatını yazardı çünkü her bireyin hayatı vazgeçilmez ve kitap olacak kadar özeldir. Ama sadece belli bir kesim o hayatlardan yola çıkar ve yazar en azından ben öyle düşünüyorum.
Yılmaz Ali: Hobileriniz nelerdir?
Fatmanur Acur: Öncelikle kendimle vakit geçirmeyi çok severim. Hele bahar geldiğinde bir de portakal ağaçları çiçek açmışsa sırtımı bir ağaca yaslayarak kitap okumayı, şiir yazmayı ve hiç tanımadığım insanları mutlu etmeyi çok severim. Geçenlerde Irmak kenarında bir şeyler yazıyordum bazen çantamda rozetler bulundururum ve onlara anlamlar yüklerim. Çantamda da bir kuş vardı. O an karşı bankta oturan bir hanımefendi dikkatimi çekti. O an ona karşı iyi şeyler hissettim ve onu mutlu edeceğimi düşünerek rozeti ona uzattım. İlk başta olumsuz bir tepkiyle karşılaştım ve defterimi çıkartıp insanların mutlu olmaya bile güvenleri yok diye fısıldadım not aldım sonra bir şekilde o hanımefendiyle muhabbet etme fırsatı yakaladım ve anka kuşu olan rozeti anlamıyla birlikte ona hediye ettim. Anladım ki aslında insanları mutlu etmek çok kolay. Birilerini mutlu etmek bana müthiş bir motivasyon sağlar.
Çocukları, onlara bir şeyler öğretmeyi, buraların söylemiyle goca gız olama rağmen çocuk oyunlarına katılmayı çok severim. Bu oyun oynamakla ilgili olarak yeri gelmişken geçenlerde bir arkadaşımla muhabbet ederken bu oyunlarla ilgili çok güzel bir söylemine rastladım. Bulunduğu ülkede çocuklar ve büyüklerin sokaklarda birlikte oynadıklarını, dans ettiklerini falan söyledi. Ben de düşündüm ki biz belli bir yaştan sonra bazı baskılar yüzünden sevdiğimiz şeylerden vazgeçiyoruz. Hangimiz sokak oyunlarına geri dönmek istemez ki? Bazı kalıplardan acil bir şekilde çıkmamız gerektiğini ve hayattaki bütün olumsuzluklara rağmen olumlu fırsatlar oluşturabilmeyi hayatı izlemek yerine yaşamamız gerektiğini düşünüyorum.
Yılmaz Ali: Okurlarınızla aranızda nasıl bir bağ var?
Fatmanur Acur: Aslında benim ilk okurum en yakın arkadaşım Hilal. O her seferinde yazdığım şeylerin mükemmel olduğunu söyler ve beni yeni bir metin yazdığımda iki üç gün boyunca arayarak ‘’Rica etsem tekrar okur musun ?‘’ diyerek her okuduğumda çok güzel tepkiler verir. Bu güzel tepkilerin en yakın arkadaş kontenjanından olduğunu düşünüyorum. Şaka şaka! O beni çok iyi tanıdığı için yazdığım şeyleri tam hissedebiliyor. Aslında okurlarımdan hep çok güzel olmuş cevabını almak beni çok mutlu etmiyor. Çünkü hiçbir zaman yazdığım şeyleri mükemmel olarak görmedim ve eğer gerçekten bir gün öyle görürsem yazdığım en iyi metin o metin olarak kalır ben olumlu eleştirilere açık olduğum kadar olumsuz eleştirilere de açığım ancak insanların motivasyonlarını düşürmek için özellikle sosyal medyada yapılan kırıcı yorumlardan bahsetmiyorum.
Yılmaz Ali: Yazın hayatınızdaki hedefiniz nedir?
Fatmanur Acur: Yazın hayatımda hedeflediğim nokta bir gün gerçekten aktarmak istediğim değerlerin kıymetinin bilinmesi. Ve kıyıda köşede sessiz kalmış ruhların sesi olabilmek.
Yılmaz Ali: Yazarken zorlandığınız dönemler oluyor mu? Oluyorsa o dönemi aşmak için ne yapıyorsunuz?
Fatmanur Acur: Yazarken gerçekten çok zorlandığım zamanlar oluyor bu zamanlarda genellikle yazamıyorsam okumadığım için mottosuyla kendimi kitap okumaya, duygusal film izlemeye veriyorum ve gerçekten sürecin sonunda yazma konusunda baya bir kolaylık sağlıyor.
Yılmaz Ali: Türkiye’deki okuma oranları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Fatmanur Acur: Oranın düşük olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebinin de sosyal medyada fazlaca vakit geçirmenin olduğunu düşünüyorum. Ama insanların kitap okumayı sevmediğini değil sadece kendilerini ait hissedecekleri türü bulamadıklarını düşünüyorum.
Yılmaz Ali: Yeni yazarlara ve yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz?
Fatmanur Acur: Yazar adaylarına cesaretli olmalarını tavsiye ederim. Yazdıklarından utanmamalarını ve kendi gelişimlerini takip etmelerini söyleyebilirim.
Yılmaz Ali: Manavgat’ta sanat adına büyük işler yapılıyor. Siz de bu işin bir parçası oldunuz. Özel bir öneriniz var mı?
Fatmanur Acur: Okuyan bir toplum oluşturmak gerçekten zorlu bir süreç bu sürecin içerisinde elimden geleni yapacağım ve bir kişiyi de olsa kitaplarla buluşturacağım. Yazar, öğretmen ve eğitimci arkadaşlara da önerim bu toplumdan bir şey olmaz demek yerine bir kişi de olsa kazanmak için uğraşmalıyız diyebilirim.
Yılmaz Ali: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Fatmanur Acur: Beni köşenize konuk ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Yüreğime dokunan herkese teşekkür ederim.
Saygılarımla
Yılmaz Ali