Şinasi KARA
Devlet idaresinde korkuyu kullanmanın tarihi çok eskidir. Sümer’e kadar iner. Antik dönemde can korkusu kullanılırdı. Sanayi üretim aşamasına geçince mal korkusu başladı. Toplum bilgi sahibi olmadığı zaman, korkusu daha da artıyor.
Doğrusunu yazıyorum. Türkiye’nin dış borcu söylendiği gibi değil. Korkuya gerek yok.
1. Önce teknik bir adamı devre dışı bırakmamız gerekiyor. Zira bizde ün yapmak için OLUMSUZ yeni kavramlar yaratma modası vardır.
MAHVİ EĞİLMEZ, yeni bir borç kavramı icat etti. “Türkiye’nin döviz borcu” diyor. İçine kur korumalı mevduatı ve döviz üzerinden iç piyasadan borçlanılan miktarı katıyor. Karşımıza 700 milyar doları aşan bir borç çıkıyor.
Halbuki, içeriden yapılan borçlanmalarda döviz bir göstergedir. Fiili döviz hareketi olmaz. Kur korumalı mevduatta kağıt üzerinde hesaplar yenileniyor. Ya da TL ye çevrilip kapatılıyor. Yurt içindeki döviz üzerinden borçlar TL ile ödenir. Bunları, dış borç içinde mütalaa etmek tamamen abartıdır.
2. Dış borçlar içerisinde özel sektörün borcu hesaba ilave ediliyor. Şu bir gerçek ki, SERBEST PİYASA EKONOMİSİNDE özel sektöre “neden borçlanıyorsun” denilemez. Denilemiyor. Sadece merkez bankası kanalıyla kaydı tutuluyor.
Özel sektör dış borcunu çeşitli şekilde öder. Ödeyemez ise iflas eder. Alacaklı düşünsün. Genellikle, özel sektör dış borcunu sermayeye ilave eder, alacaklıyı ortak alır ve kapatır. Bunu kayıtlarda göremezsiniz.
Bir de dış borcun biçimi vardır. Bizim ülkemizde iş sahipleri daha önceden yurt dışına götürdükleri paraları kendi işletmelerine bankalar üzerinden kredi açarlar. Aslında, dışarıda gibi görünür ama alacaklısı Türkiye’de yerleşik kişidir.
Böyle borçlanmanın iki avantajı var. Faizleri vergi matrahından düşer. Az vergi verir. Yurt dışındaki parasını güvene alır.
3. Türkiye’de banka kanalıyla para kaybeden alacaklı bankerler, 2001 yılında, KEMAL DERVİŞ adında birini gönderdiler. Bu şahsı, sosyal demokratlar yere göğe sığdıramadı. Parti başkanı yapmaya dahi çalıştılar. Olmadı. Çünkü görevi vardı.
Görevini hakkı ile yerine getirdi. Ekonomi bakanı oldu ve Türk bankalarının dış borcuna karşılık hazineyi kefil verdi. Bu kefalet devam ediyor. Bankaların dış borcuna karşılık devlet borçlu gözüküyor. Dolayısıyla, bankaların dış borcu özel sektör dış borcu gibi sonuçlanmıyor.
Bir de hazine kefaletinde özel sektörün aldığı borçlar var. Havaalanı yapılırken, şirket dış finansman bulamadı. Hazine kefil oldu. Büyükşehir belediyeleri yurt dışından hazine kefaleti ile borç bulabiliyor.
Devletin kefaleti ile yapılan bu borçlar KAMUSAL DIŞ BORÇ olarak devlet borcuna ilave edilebilir. Hesaplama yapılırken, devletin doğrudan borcu yerine KAMUSAL BORCU esas almamız gerekiyor.
4. Borçlanmada uluslararası ölçü MAASTRICHT kriteridir. Maastricht kriteri, ulusal hasılanın yüzde 60 ıdır. Bu orandan daha fazla borcu olan ülke, borcu çok ülkeler arasında sayılır.
2023 yılı sonu itibariyle DÜNYA BANKASI tanımlı KAMUSAL DIŞ BORCUMUZ 220 milyar dolardır. Ulusal hasılaya oranladığımız zaman yüzde 19 gibi bir rakam karşımıza çıkar. Dış borçlardan dolayı HAZİNENİN yükümlülüğü MAASTRICHT kriterinin üçte birinden az.
Bu nedenle, TÜRKİYE borcu az ülkeler arasında bulunuyor. Dış borç sorunu yaşanmıyor.