MEHMET YILMAZ
Öncekigün, Türkiye’nin son dönemdeki en büyük doğal felaketlerinden biri olan Büyük Manavgat Yangını’nın dördüncü yıl dönümüydü. 28 Temmuz 2021’de başlayan o cehennem haftası, sadece Manavgat’ı değil, Antalya ve Muğla’nın geniş ormanlık alanlarını, tarım arazilerini ve binlerce canlının yaşam alanını yok etmişti. Yüzlerce ev ve iş yeri küle dönmüş, bu felaket hepimiz için derin bir travma yaratmıştı.
Aradan geçen dört yıla rağmen, Manavgat’taki yaralar hala tam olarak sarılabilmiş değil. Bölge yeniden yeşermeye çalışsa da, bir ormanın eski ihtişamına kavuşması on yıllar alacak bir süreç. Yanan alanlarda fidanlar toprakla buluşuyor, bölge halkı büyük bir dirençle hayatını yeniden kuruyor. Yeniden inşa edilen evler, işlenen tarlalar, bu topraklara olan bağlılığın ve umudun en somut göstergesi. Devletin, sivil toplum kuruluşlarının ve gönüllülerin omuz omuza verdiği mücadele, yangının bıraktığı izleri silmeye çalışırken, bu dayanışma ruhu her zaman hatırlanmalı.
Ne yazık ki, Manavgat’ın acısı hafızalarımızda tazeliğini korurken, Türkiye’nin farklı köşelerinden yükselen dumanlar bizlere doğanın kırılganlığını ve iklim krizinin acımasız yüzünü bir kez daha hatırlatıyor. Manavgat’ın dördüncü yıl dönümünü andığımız bugünlerde, Bursa’da ve Karabük’dedevam eden orman yangını, ciğerlerimizi bir kez daha yakıyor. Henüz kontrol altına alınamayan ve ekiplerin yoğun çabasıyla söndürülmeye çalışılan bu yangın, bizlere geçmişteki acı tecrübelerden yeterince ders çıkarıp çıkarmadığımızı sorgulatıyor.
Yangınların sadece bir doğal felaket olmadığını, aynı zamanda iklim değişikliğinin somut birer göstergesi olduğunu artık çok iyi biliyoruz. Artan sıcaklıklar, kuraklık ve maalesef insan kaynaklı hatalar, ormanlarımızı her geçen gün daha savunmasız hale getiriyor.
Manavgat ve şimdi de Bursa ve Karabük’deki yangınlar bize çok önemli dersler veriyor:
İklim Değişikliği Bir Gerçek: Bu felaketler, iklim değişikliğinin sadece teorik bir kavram olmadığını, kapımızda duran somut bir tehdit olduğunu gözler önüne seriyor.
Doğayı Korumak Hayati: Ormanlarımız ve doğal kaynaklarımız, sadece estetik güzellikleriyle değil, aynı zamanda ekolojik dengenin ve insan yaşamının vazgeçilmez unsurları. Onları korumak, gelecek nesillere karşı en büyük sorumluluğumuz.
Afetlere Karşı Hazırlık Şart: Erken uyarı sistemleri, afet yönetim planları, yangınla mücadele kapasitesinin artırılması ve en önemlisi vatandaş bilinci, bu tür felaketlerin etkilerini en aza indirmek için hayati öneme sahip.
İnsan Hatası ve Tedbirsizlik: Yangınların büyük bir kısmı insan kaynaklı nedenlerle çıkıyor. Bu nedenle, vatandaşların ormanlık alanlarda daha dikkatli olması, anız yakma gibi tehlikeli eylemlerden kaçınması büyük önem taşıyor.
Manavgat’ın dördüncü yıl dönümünde, o dehşet günlerini derin bir üzüntüyle anıyor, aynı zamanda, Bursa’da-Karabük’de ve yurdumuzun diğer yerlerinde alevlerle mücadele eden tüm ekiplere kolaylıklar diliyor, yangının bir an önce kontrol altına alınmasını temenni ediyoruz.
Bu felaketlerin bıraktığı izler derin olsa da, yeniden yeşeren fidanlar ve her şeye rağmen devam eden yaşam, umudun en güçlü simgesi.
Unutmayalım ki, doğa bize emanet.
Onu korumak, bilinçli olmak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak hepimizin görevi.