
GÜDEMEDİĞİMİZ GÜDÜLER
huseyinozcan@manavgatinsesi.com
Bir ördek yavrusu yumurtadan çıkar çıkmaz yakındaki göle doğru ilerlemeye başlar. Su onu tedirgin etmez. Tereddüt etmeden göle girip özgürce yüzmeye başlar. Ona yüzmeyi daha önce kimse öğretmemiş olsa da içgüdüleri ona bunu yapmasını söyler ve o bu dürtüye karşı gelemez. Bizim davranış biçimimiz de çoğu zaman dürtülerle şekilleniyor. Bir dayanağı yok. Kesin bilgilerden yoksun. Peşinden gittiğimiz dürtüler bizi çıkmaz bir sokağa sürüklediğinde bocalıyoruz. Çıkış yolunu bulmakta zorlanıyor ve kontrolden çıkabiliyoruz. Çünkü biz çıkış yolunu bilmiyoruz. Sorun çözme becerisine sahip değiliz. Bu yüzden en küçük sorunlar bile çözümsüz bir hal alabiliyor. Gereksiz şekilde acılar çekip can sıkıcı kayıplar yaşayabiliyoruz. Pişmanlık kısmı herşey yok olup bittikten sonra ortaya çıkıyor ve bu pişmanlık üzüntülerimizi çoğaltmaktan başka bir işe yaramıyor. Halbuki vaktinden önce pişman olabilmek bile çok özel bir yetenektir.
Sağlıklı ve düzeyli ilişkiler kuramıyoruz. Aynı evi, aynı odayı, aynı yatağı paylaştığımız insanla bile konuşamıyoruz. ‘’Senden bunu istiyordum ama yapmadın’’, ‘’Sana söyledim ama anlamak istemedin’’ İşte bu kadarını bile konuşamıyoruz. En son seçeneği en başa alıyor ve son sözümüzü söylüyoruz, ‘’Yeter artık, seni terk ediyorum’’ işte başımıza gelen şey bu. Oysa sakin kalıp konuşmayı deneyebilseydik ilişki bu noktaya gelmeyebilirdi. Sustuk, bizi anlamasını bekledik bu olmayınca da öfkelenip kontrolü kaybettik. Aileleri işe karıştırdık. Çocukları kavganın bir parçası yaptık derken geri dönülmez şekilde ilişkiyi bitirdik.
Bu kadar kolay ve çabuk olmamalı. İlişkilerde sakin kalmak, yumuşak şekilde konuşmak çok önemli. Sesi yükseltmeden ve hakaret etmeden konuşabilmek. Çünkü sesinizi yükselttiğinizde karşınızdakine yanlış mesajlar veriyorsunuz. Tehdit unsuru devreye giriyor. ‘Ben seni ezerim, senden üstünüm, sen hiçbir şey yapamazsın’ gibi mesajlar veriyorsunuz. Ayrıca böyle durumlarda karşınızdaki kişi sizi değil hakaretlerinizi duyuyor ve iletişim bir anda kopuyor.
İlişkileri bitiren şey sadakatsizlik değil. Finansal zorluklar veya hastalıklar değil. İnsan herşeye adapte olabilen bir varlık. Ayrılıkların sebebi konuşulamayan beklentilerdir. Evlilikler karşılıklı beklentiler üzerine kurulur. Bu beklentilerin oluşmaması hayal kırıklıklarını doğuruyor ve sonrasında iki kişilik yalnızlıklara dönüşüyor. Oysa konuşmayı denesek, konuşmak için doğru zamanı bekleyebilsek, biraz sabırlı olabilsek sorunların üstesinden kolaylıkla gelebiliriz.
Bize yardımcı olacak olan ‘’acaba’’ veya ‘’asla’’ cümleleri değil, ‘’neden olmasın’’ veya ‘’elbette’’ cümleleridir. Haklı çıkmak pahasına kaybetmektense haksız çıkarak kazanmak daha iyidir. Önemli olan ilişkiyi kurtarabilmektir. İnsanların hatırladıkları şey sizi son gördükleri halinizidir. Sizin ise yapmanız gereken eşinizi gördüğünüz o ilk anı hatırlamak…
GÜNÜN SÖZÜ: Sevdiğimiz insanı olmasını istediğimiz insan olarak yeniden yaratamayız.