Haftanın konuğu: Yazar Derya Tuncer Sarı

Yılmaz Ali: Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Derya Tuncer Sarı: Merhaba ben Derya Tuncer Sarı. Manavgatlıyım. Her zaman önceliğim olan eşim, iki oğlum ve köpeğimiz Wifi ile Manavgat’ta yaşıyorum. Özel sektörde beş yıldızlı bir otelde insan kaynakları müdürü olarak görev yapıyorum. Mesleğim gereği insanlarla içiçeyim. Benim için değerli olan insanlarla vakit geçirmekten keyif alan, bol bol dinleyen, konuşmaktan zevk alan, gerektiğinde sessizliği tercih edip sadece gözlemlemeyen birisiyim. Sonuç olarak hala kendini geliştirmeyeçalışan bir talebeyim.

Yılmaz Ali: Yazmaya ilk ne zaman başladınız? Sizi yazmaya iten duygu neydi?

Derya Tuncer Sarı: Hiçbir zaman her şeyi bildiğini iddia eden insanlardan olmadım. Her zaman sanki bir şeyler eksikmiş gibi hissettim. Sanki daha fazlasını da yapabilirmişim gibi… Beni yazmaya iten en büyük duygu da eksiklik hissiydi. Yaklaşık dört yıl önce içimdeki eksikliklerden bir tanesine nihayet bir isim koyabildim. Yazmak, duygularıma kelimelerle hayat vermek içimdeki boşluğu bir nebze rahatlattı ama tamamen susturmadı. Şimdi sırada, yeni eksiklerimi bulup onların yerini doldurmaya çalışmak var.

Yılmaz Ali: Kaç kitabınız var? İsimleri nelerdir?

Derya Tuncer Sarı: Hayatının en verimli günlerini bilgisayar başında geçiren ve sanal oyunlar dışında etkinliği olmayan çocuklarımızdan etkilenip yazdığım “Mobil Hayri” ve ”Mobil Hayri ABC’ye hoş geldiniz”adlı iki çocuk kitabım var. Umarım günün sonunda bütün çocuklarımız Mobil Hayri’nin fark ettiği gerçeği anlar. Dilerim çocuklarımız, gerçek mutluluğun ailesi ve dostlarıyla geçirdiği zamanlar olduğunu anlarlar.

Çocuk kitaplarıma  ek ilk romanım olan “PUSULA” yakın bir tarihte okuyucusuyla buluşacak.

Yılmaz Ali: Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin, hangi ortamda kendinizi daha verimli buluyorsunuz?

Derya Tuncer Sarı: Verimliliğim ortamdan değil o anki ruh halimden kaynaklansa da temize çekmek için insanlardan uzak bir ortama ihtiyaç duyuyorum. Yazdığım karakterimin ruhunu yansıtmak için arka planda mutlaka onu hissettiren bir müzik dinlemeyi tercih ediyorum. Bu bazen bir çocuk şarkısı bazen de isyankâr veya hırçın bir parça olabilir.

Yılmaz Ali: Karakterlerinize kendi yaşamınızdan bir şeyler katıyor musunuz yoksa tercihiniz kurgu mu?

Derya Tuncer Sarı: İnsanları gözlemlemeyi çok seviyorum. Gün içinde yaşadığım ya da şahit olduğum olayların içindeki küçük detaylar beni çok mutlu ediyor ve etkiliyor. Örneğin “200 gram lokum sana yetmez abi daha fazla al” diyen dükkân sahibine müşterisinin verdiği cevap gibi. “Daha fazla alırsam seni ziyaret etmek için daha çok beklemem gerekecek”

Beni etkileyen olayların karakterlerimi etkilememesi mümkün değil ama üstüne kurgu ekleyip harmanlamayı da tercih ediyorum.

Yılmaz Ali: Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?

Derya Tuncer Sarı: Küçük köyümün sevimli mahallesinde gece yarılarına kadar arkadaşlarımla saklambaç oynadığım günleri özlüyorum. Saklanmak için tüm komşularımızın evine korkusuzca girdiğimiz, gizlenmek için onlardan yardım aldığımız günleri arıyorum. Sanırım ben saklambaç oynamayı değil de insanlara güvenmeyi özlüyorum. Henüz “endişe” kelimesinin anlamanı bilmediğim o güzel günleri arıyorum.

Yılmaz Ali: Yazarken duygu yoğunluğu yaşıyor musunuz?

Derya Tuncer Sarı: Duygu olmadan eser çıkarmak mümkün değil. Bazen bu duygular o kadar yoğun oluyor ki; sanki o sahneyi ben kendim yaşıyormuşum gibi hissediyorum.

YılmazAli: Sizi etkileyen Türk ve Dünya yazınındaki önemli kalemler kimlerdir?

Derya Tuncer Sarı: Aslında ilham aldığım veya beğendiğim yazar sayısı çok fazla ancak Sabahattin Ali ve Paulo Coelho’nun yeri bende daha özel diyebilirim.

Yılmaz Ali: Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yoksa yazmak yetenek gerektiren bir iş midir?

Derya Tuncer Sarı: Ben bu soruya evet veya hayır diye cevap veremiyorum. Etrafım henüz kendisini tanımayan, potansiyelinin farkında olmayan insanlarla dolu. Bu, bamyanın tadını bile bilmeyen birisinin “ben bamya sevmiyorum” demesi gibi bir şeydir. Denemeden bilemeyiz. Eğer deneyip yetenekli olduğunuzu fark ettiyseniz, kesinlikle bol bol kitap okumalı ve planlı çalışmayla desteklenmelidir.

Yılmaz Ali: Hobileriniz nelerdir?

Derya Tuncer Sarı: Kitap okumak, yeni yerler keşfetmek, film izlemek, köpeğim Wifi ile akşam yürüyüşleri yapmak.

Yılmaz Ali: Okurlarınızla aranızda nasıl bir bağ var?

Derya Tuncer Sarı: Şimdiye kadar okuyucu kitlem sadece çocuklardı. Kitap yazmadan öncede onlarla iletişimim çok güçlüydü. Arkadaş toplantılarında arkadaşlarım kendi aralarında oturup sohbet ederken beni onların çocuklarıyla parkta salıncakta sallanırken görmeniz yüksek bir ihtimaldir. Sanırım içimde hala büyümeyi reddeden küçük bir çocuk var ve bu okuyucu kitlemle bağımı daha da güçlendiriyor.

YılmazAli: Yazın hayatınızdaki hedefiniz nedir?

Derya Tuncer Sarı: Bu soruya kısa bir anımı yazarak cevap vermek istiyorum. Hava durumuna bakıp ona göre evden hazırlıklı çıkmak gibi bir alışkanlığım vardır. Yaz mevsimi olmasına rağmen bir sabah evden şemsiyemi alarak çıkmıştım. Dolmuş durağına yaklaştığımda yağmur şiddetini çoktan arttırmıştı. İnsanlar panik halinde durağın içine sıkışmaya başlamışlardı. Bende şemsiye olduğu için panik yapmama gerek yoktu. Yağmurun altında durakta yer bulamayan  birkaç kadın ve adam kalmıştı. Yanımdaki kadına herkesin duyabileceği bir tonda “Islanmayın, gelin şemsiyemi beraber kullanabiliriz” dedim.  Kadın gülümseyerek teşekkür etti ve yanıma geldi. Benim bu davranışımdan sonra durakta kendisine yer bulan birkaç kişi yerlerini dışarda kalan kadın ve kendilerinden yaşça büyük olan adamlara bıraktılar. Keşke bulaşıcı davranışlar sadece iyi olanlarda etkili olabilseydi ve panzehri hiç bulunamasaydı. İşte benim de yazın hayatımda ki en büyük hedefim bu. Yazdıklarımla en az bir kişiyi etkileyip bakış açısını değiştirmek istiyorum. Çünkü o bir kişinin, bu duyguları bir başkasına bulaştıracağına inanıyorum.

Yılmaz Ali: Yazarken zorlandığınız dönemler oluyor mu? Oluyorsa o dönemi aşmak için ne yapıyorsunuz?

Derya Tuncer Sarı: Tabi ki zaman zaman o dönemlere giriyorum. Yazdığım karakterler kaç yaşında olursa olsun benim gözümde hepsi ilgi bekleyen çocuklar gibi. Onlarla ne kadar vakit geçirirsem kendilerini bana o kadar açıyorlar. Böyle dönemlerde onları daha çok düşünüp empati yapıyorum.

YılmazAli: Türkiye’deki okuma oranları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Derya Tuncer Sarı: Hiç düşünmek istemediğim bir konu bu. Nasıl ki düşünce yoluyla tedavi mümkünse aynı şekilde düşünce yoluyla hasta olmak da mümkündür. Bu soruyu düşününce insan tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalanabilir.

Hepimiz kitap okuma oranlarının düşük olduğunu biliyoruz ama maalesef bu oranları arttırmak için çaba harcamıyoruz. Aslında tedavi tam olarak bizim ellerimizde… Kitap okuma alışkanlığı ailede başlar ve bu alışkanlık çocuğumuzdan onun nesillerine aktarılır. Tedavi için henüz geç değil, hala bir umudum var.

Yılmaz Ali: Yeni yazarlara ve yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz?

Derya Tuncer  Sarı: Yazarken başkalarından fikir almayın demiyorum ama en çok kendinizi dinleyin. Herkesin tarzı ve tercihleri farklıdır. Zaten bu yüzden aynı anda herkesi memnun edemezsiniz. Yazdıklarınız sizi tatmin ediyor mu? Mutlu musunuz? Yeterli mi? Kendinizin ne istediğini en iyi yine siz bilirsiniz. Önceliğiniz kalbinizin sesini dinlemek olsun.

Yılmaz Ali: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Derya Tuncer Sarı: Saygıdeğer Yılmaz Hocam…  Sorularınız ve samimiyetinizle içimde ki bir parça eksikliği daha tamamlamama vesile oldunuz. Bunun için çok teşekkür ederim.