Sanatçılara yer verdiğimiz köşemizin bu haftaki konuğu Manavgat’ın yetiştirdiği şair, yazar Adile Varol oldu. Şiirle edebiyat dünyasına adım atan hocamız, yazdığı hikâyelerle çocuk edebiyatında da var olduğunu gösterdi. Manavgat Devlet Hastanesi’nde çalışan hocamız, yoğun iş temposuna rağmen üretmeye devam ediyor. Kendisine yazın hayatında başarılar diliyorum. Şimdi sizleri bu keyifli söyleşiyle baş başa bırakıyorum.
Yılmaz Ali: Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Adile Varol: Manavgat’ın doğasına sinmiş kadim köy, Gebece’de doğdum. Çocukluğum; keçilerin ardında koştuğum, ellerimle çiçekler topladığım, doğanın sesini duyduğum o topraklarda geçti. Gençliğim, rüzgârın getirdiği hayallerle aynı dağlarda şekillendi. Ahmetler köyünden hayat arkadaşımla bir yuva kurduk. İki çocuğumuzla kurduğumuz bu küçük evren, hayatımın en kutsal eseri. Şu an Manavgat Devlet Hastanesi’nde görev yapıyor, aynı zamanda Öz Sağlık-İş Sendikası’nın Manavgat baş temsilciliğini yürütüyorum. Kalemimle hayal kuruyor, işimde mücadele veriyor, evimde sevgiyle nefes alıyorum.
Yılmaz Ali: Yazmaya ilk ne zaman başladınız? Sizi yazmaya iten duygu neydi?
Adile Varol:Yazmaya ilkokul beşinci sınıfta, bir şiirle başladım. Hatırlıyorum da, kâğıdın üzerindeki kelimeler birden can bulmuş, bana bir dünya vaat etmişti. Kalem elimde bir değnek gibiydi; neye dokunsam hayat buluyordu. Sanki içimde anlatmak isteyen binlerce ruh vardı ve sadece yazarken huzur buluyorlardı. Yazmak, kendime kurduğum en sadık evdi.
Yılmaz Ali: Kaç kitabınız var? İsimleri nelerdir?
Adile Varol: Bugüne kadar yayınlanan üç kitabım var. Her biri, ruhumdan kopup gelen birer parçadır. İlki Yakamoz Zamanı; karanlığın içindeki ışığı arayanlara fısıltıydı. İkinci kitabım Sahipsiz Kitap; kelimelerin yetim kaldığı, duyguların sahip aradığı bir dünyadan doğdu. Üçüncü kitabım ise Kristal Şehrin Çocukları; çocukların hayal gücünde bir yıldız gibi parlayan bir masal evreni. Her biri ayrı bir yolculuk, ayrı bir içsel devrim benim için.
Yılmaz Ali: Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin, hangi ortamda kendinizi daha verimli buluyorsunuz?
Adile Varol: Şiir yazacaksam gece saat ondan sonra kalemim uyku tutmaz. Karanlıkta, yalnızlıkta yazmak… İşte o zaman kelimeler sessizliğe karışarak kalbimden süzülüyor. Ama eğer çocuklara yönelik bir masal yazıyorsam; günün her anı ilham taşıyor olabilir. Özellikle fantastik müzikler… Onlar hayal gücümün anahtarı gibi. Bir nota çaldığında, bazen bir yıldız kayıyor zihnimde.
Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken gerçek yaşam hikâyelerinden etkileniyor musunuz?
Adile Varol: Evet… Çünkü yazmak, bir nevi kendine yolculuktur. Şiirlerim, yaşanmışlıkların gizli notlarıdır. Kimi zaman bir gözyaşı, kimi zaman bir kahkaha… Ama hepsi gerçektir. Diğer kitaplarımda karakterler hayal ürünü gibi görünse de, hepsinin gölgesinde yaşadığım bir kırılma, bir sevinç, bir “ben” var. Onlar benim hem hatıralarım hem hayallerim.
Yılmaz Ali: Yazarken duygu yoğunluğu yaşıyor musunuz?
Adile Varol: Önünüzde bir kâğıt, elinizde bir kalem varsa kapı her duyguya açıktır. Ben de diğer yazarlar gibi duygu yoğunluğu yaşıyorum.
Yılmaz Ali: Yazarken duygularınız size yön verir mi?
Adile Varol: Bu aralar biraz zor… Yaşadığım iş stresi, baskılar, adaletsizlikler… Kalemime öfke bulaştığını fark ettiğimde, kendimden korkuyorum. Çünkü ben kelimelerimle şifa olmak isterken, bazen yara bırakıyorum. Böyle zamanlarda yazmaktan uzaklaşıyorum. Sessizliğe sığınıyorum. Ama sonra yine kelimeler gelip beni buluyor.
Yılmaz Ali: Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?
Adile Varol:En çok da hayatın henüz başlamamış oluşunun heyecanını… O bilinmezliğin tatlı ürpertisini. Bir de… Keçileri otlatmaya gittiğimde, tepenin zirvesinde yaktığım küçük ateşin başında, gökyüzüne bakarken hissettiğim tarifsiz huzuru… Sanırım en çok o anı özlüyorum. Çünkü o anlarda içimde yanan ateşi kimse söndüremiyordu.
Yılmaz Ali: Sizi etkileyen şairle rkimlerdir ve neden?
Adile Varol: Türk edebiyatında Özdemir Asaf, kelimelerle dans eden zarif bir ruhtur. Oktay Sinanoğlu ise aklın ve kalbin birlikte yürüyebileceğini öğretti bana. Dünya edebiyatında Victor Hugo’nun derinliği, Tolstoy’un insanı anlatma gücü… Onlar benim için sadece yazar değil, kılavuz.
Yılmaz Ali: Sizce herkes kitap yazabilirmi? Yoksa yazmak yetenek gerektiren bir iş midir?
Adile Varol: Dürüst olmak gerekiyorsa herkes kitap yazamaz. Yazmak, sadece cümle kurmak değildir. Yazmak; görmediğini görmek, duymadığını duymaktır. Yetenek ve bilgi… İkisi bir aradaysa yazmak kutsal bir şey olur. Ama değilse, susmak bazen daha kıymetlidir. Herkes yazmamalı çünkü her kalem can veremez.
Yılmaz Ali: Hobileriniz nelerdir?
Adile Varol:Son zamanlarda kendime huzur veren iki güzel uğraş edindim. İlki oltayı atıp suyun başında sabırla beklemektir. Bunu yaparken iç dünyama seyahat edip kendimi dinliyorum. Diğeri ise çiçek bakımı… Her sabah yapraklara dokunmak, onların nefesini duymak bana terapi gibi geliyor.
Yılmaz Ali: Okurlarınızla aranızda nasıl bir bağ var?
Adile Varol: Onları bir bütünün üç ayrı ruhu gibi görüyorum. Şiirlerimi okuyanlar; kalbimi en yakından duyanlar. Sesimle şiirlerime dokunanlar; ben sustuğumda bile beni anlayanlar. Ve çocuk okurlarım… Onların gözlerindeki ışık, bana yeniden yazmayı fısıldıyor. Devamını istemeleri, yazar yönümü değil, insan yönümü besliyor.
Yılmaz Ali:Yazın hayatınızdaki hedefiniz nedir?
Adile Varol: Kalemimin beyazperdeye taşınması… Yazdığım bir hikâyenin, bir karakterimin sinemada hayat bulması… O an gözlerimde yaş değil, bir ömrün gururu olur.
Yılmaz Ali: Yazarken zorlandığınız dönemler oluyor mu? Oluyorsa o dönemi aşmak için ne yapıyorsunuz?
Adile Varol: Zamanla yarışmak en büyük mücadelem. Ama bir müzik açtığımda… O an dünya sessizleşiyor. Melodiler, zihnimi arındırıyor. Sanki her nota bana “yaz” diyor.
Yılmaz Ali: Ülkemizdeki okuma oranları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Adile Varol: Ne yazık ki hâlâ çok düşük. Aslında bu toplumun her kesiminin üzerine düşünmesi gereken mühim bir konudur. Bu konuda bireysel ve kitlesel çabalar ortaya koymak gerekiyor. İnsanlar okumaktan çok izlemeyi ve dinlemeyi tercih ediyor. Oysa bir kitabın içinden geçmek, ruhunu eğitmek gibidir. Bunu unuttuğumuzda yalnızlaşırız.
Yılmaz Ali:Yeni yazarlara ve yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz?
Adile Varol: Cesaret, ilk adımı atmaktır. Her şey ilk cümleyi kâğıda dökmekle başlar. Ayrıca aynaya bakmalarını öneriyorum. Çünkü orada gördükleri insan, bu yolculuğu hak ediyor. Bahane aramak yerine, kalplerine danışsınlar. Orada mutlaka bir öykü onları bekliyordur.
Yılmaz Ali: Sanata dair özel bir mesajınız var mı?
Adile Varol: Sanata ve sanatçıya sahip çıkılmalı. Sanat, bir milletin vicdanıdır. Onu görmezden gelirsek, aynada yüzümüze bakacak cesaretimiz kalmaz.
Yılmaz Ali: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Adile Varol:Tüm okuyucularıma sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum. Sanatla kalın, kelimelere sarılın. Çünkü sanat varsa umut vardır, hayal vardır, insanlık vardır