HAFTANIN KONUĞU: HALİL YILDIRIM

Köşemizin bu haftaki konuğu kent kültürüne ciddi katkı sağlayan şair, yazar, sporcu ve zeybek oyuncusu Halil Yıldırım oldu. Renkli kişiliğiyle girdiği her ortamda kendisinden söz ettirmeyi başaran hocamız, Manavgat için önemli bir figür olmuştur. Onun sanatla buluşması turizmin ilk yıllarına dayanır. 1970’li yıllarda yabancı dilde yayınlanan dergi ve gazeteler satarak genel kültüre katkı sağlamıştır.

Halil Yıldırım, muazzam bir şairdir aynı zamanda. En büyük şansı Türk musikisine sayısız eser kazandıran Hayri Mumcu ile yakın ahbap olmasıdır. Bir nevi duayen sanatçıdan el almış da diyebiliriz. O, sadece iyi bir şair değil, aynı zamanda iyi bir yorumcudur kendisi. Şiirlerini okurken farklı bir evrene geçer adeta. Neptün Hotele yolunuz düşerse duvarlarda onun şiirlerini, salonda ise el emeğiyle ürettiği ahşap masa ve sehpaları görebilirsiniz.

Uzun yıllar resmi bayramlarda zeybek gösterilerine katılan hocamız, bu alanda da başarılı bir grafik sergilemiştir. Aynı zamanda iyi bir gezgin olan hocamız kendisini seyyah, zeybek oyuncusu ve yazar olarak tanıtır.

Onunla İlçe Halk Kütüphanesinde buluşuyor, kütüphane müdürümüz Hidayet Oktay’la beraber keyifli sohbetler ediyoruz. Halil Bey, sanatçı kimliğinin yanında cömert bir adamdır aynı zamanda. Manavgat’ta Neptün Halil Ağa olarak nam salan hocamızla keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Şimdi sizleri bu keyifli sohbetle baş başa bırakıyorum.

Yılmaz Ali: Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Halil Yıldırım:1950 yılında, Side olarak anılan Selimiye Köyünde dünyaya geldim. Turizm öncesi 2. Dünya Savaşıdönemi şartları içerisinde yoğrulmuşum. Köyümüz yarımada olması nedimeyle bütün köylümüz gibi istemedende olsa balıkçılık yaptım. Babam öküz çiftçisi olduğu için tarlalarda çiftçilik yaptım. Köyümüze gelen bir marangoz kursuna katıldım ve bu meslekte çırak olarak çalıştım. Askere gidene kadar (8 Yıl) marangozluk yaptım. Tarihte Roma İmparatorluğunun önemli liman şehirlerinden birisi olan Antik Side’de doğduğumun farkında değildim. Köyümüz antik bir kent olmasından dolayı 1965-1970 yıllarında yerli yabancı misafirler geliyordu. Ben bir köylü çocuğu olarak gelen misafirlerle ilgilenmeye başladım. Evimizin bir odasında gelen misafirleri ağırlamaya başladım.Misafirler bana para vermeye başlayınca diğer köylülerim gibi bende evimizin bir odasını pansiyon olarak kullanmaya başladım.

Bu nedenle bacasız sanayi olarak da adlandırılan turizm sektörünün içinde kendimi buldum. Köyümüzde misafirlerden para alınacak onlar turist olacak para alan köylülerimizde turizmci olacak deseler kimseler inanmazdı. Yıllar içinde para verenler turist para alanlarda turizmci oldu. Bende bu vesile ile köyümüzde pansiyonculuk, hediyelik eşya dükkânı ile turizm işine girmiş oldum. Daha sonra Side de beşinci otel olan Neptün oteli yaparak turizmci oldum.

Yılmaz Ali: Sizin için Manavgat özelinde Side ne anlama gelmektedir?

Halil Yıldırım:Coğrafya kaderdir sözüne inananlardanım. Dolayısıyla insanın doğduğu yer kaderdir. Bu kader beni dünyanın en önemli bir coğrafyasın da yokluklar içinde dünyaya getirmiş. Bu nedenle, Manavgat benim dünyamdır. O yıllarda ben, Antalya’yı bile bilmiyordum. Manavgat’ın güneyindeki denize bakan ormanlıklar çalılıklar içinde ki bir yarımadada benim cennetimdi. Ben bu yaşıma kadar bütün dünyayı gezmeme rağmen Manavgat’ıma, Side’me aynı duygularla sarılıyorum.

Ali Yılmaz: Siziniçin yazmak nedir? Yazmanızın gerekçesi nedir?

Halil Yıldırım:1960’lı yılların yokluk yıllarında Selimiye ilkokulunda öğrenciyken bütün içtenliğimle gelecekte imkânım olduğunda hiç durmadan okuyup yazmayı hayal ederdim. O yıllarda kalemim çöptendi, bir defterimize yazdıklarımızı silip silip yeni bilgiler yazardık. Bu çaresizlik beni hep yazmaya yönlendiriyordu. İlkokulu bitirdikten sonra imkân buldukçakâğıt kalem alıp yaşantımdaki sıra dışı olayları yazmaya başladım. O anda kendime bile söyleyemediğim, içimden gelen coşku acaba günün birinde bir kitabım olur mu hayali kurmaya başladım. İlkokuldayken kitapları birbirimizden ödünç alarak okurduk. Bir kitabım olsun hayalim, bir gün kütüphaneye gidebilme hayalim. Bunların üstünde okta okul lise diplomalarımın olması hayalimi tetikledi.

Benim için böyle başlayan yazma hevesi günümüzde hala çağlayanlar gibi coşkuyla devam ediyor.

Benim için okumanın ve yazmanın gerekçesi, rüzgârın nasıl olduğu bulutun nasıl oluştuğu, bilimsel gerçeğini merak edip, araştırmak istiyordum bu nedenle okumak yazmak hayatımı geliştirmek, yenilemek ve yenidünyalara açılmak idi.

Yılmaz Ali: Sizin için edebiyat nedir, edebiyatsız bir dünyada yaşamak ister miydiniz?

Halil Yıldırım:1962 yılında Selimiye ilkokulundan mezun olan Halil Yıldırım, 2008 yılında ortaokul, 2012 yılında da lise diploması alarak lise mezunu olmuştur. Ben lise diplomasını aldıktan sonra edebiyat diye bir bilim dalı olduğunu öğrendim. Meğer ben alaylı olarak edebiyatla haşır neşirmişim de bundan haberim yokmuş. İlkokulda öğretmenimiz bende ki edebiyat ışığını görmüş ki okuldaki şiir ve piyeslerde sürekli bana görevler verirdi. Ben o şiirleri hala belleğimde tutmaktayım.

Turizm sektöründe olduğumdan dolayı bendoğal olarak birçok insanla iç içe yamak zorunda kaldım. Ama ben bu kadar insan topluluğu içinde kendime edebiyatçıları yakın buldum. Çok şey öğrendiğim o dostlarımdan hiç kopmadım. Onlar bana edebiyatın ne olduğun yaşayarak öğrettiler. Annemin, babamın bana ve kardeşlerime söylediği mâni, ninnilerin benzerini tanıdığım edebiyatçılardan duyunca birden irkildim. Tanıdığım edebiyatçılardan mâni ninnin bir edebiyat türü olduğun öğrendim. Ve kulak yatkınlığım olan şiirler yazmaya başladım. Bu nedenle yazmadan okumadan, şiirden romandan uzak yaşamak bana boşlukta yamakmış gibi geliyor.

Yılmaz Ali:Sizinaçınızdan edebiyatın amiral gemisi nedir. (Şiir, roman, tiyatro, deneme gibi) açıklar mısınız?

Halil Yıldırım:Benim için edebiyat demek yazmak demektir. Yazmakta şiirle olur. Ama üzülerek görmekteyim ki son zamanlarda şiir hak ettiği yerden bir hayli aşağılara inmiştir. Teknolojik dünya şiiri ve düz yazıyı yiyip eritiyor. Hâlbukişiirsiz, bir dünya yavan bir dünyadır. İnsanlar öldüğü zaman bile mezar taşlarına şiir dizeleri yazılmaktadır. Ama en önemlisi doğal hayatın içinde olmalı insan. Bütün bunları yapabilmek içinöncelikle okuman gerekir. Okumayan kişi şiirde yazamaz romanda,hikâye de.

Yılmaz Ali: Halil Yıldırım eserlerini üretirken nasıl bir yol izlemektedir? Günün hangi saatlerinde yazar. Günde kaç sayfa yazar?

Halil Yıldırım:Benim için zaman bir bütündür. Ne zaman nerede ne yazacağımı bende bilmem. Bakıyorum, baktığım şeyi görmeye çalışıyorum, görmeye çalıştığım şeylerin içinde ki renkler, hareketlerdeki damlalarda bana şiir ya da düz yazı yazmam konusunda mesajlar veriyor. Günlük yaşamda yaşadığım, duyduğum şeylere insani duygular içinde değerlendiriyorum, olaylar olgunlaşınca zamanını ben bile bilmeden bu duygu düşünceleri kâğıda döküyorum. Kafamda yazacağım konu olmasına karşın ne yazacağıma kalemi elime alınca karar veriyorum. Yerin fazla önemi yok. Bazen sahilde, bazen yemekte, bazen sokakta. Yeterki bir ışık alayım.

Yılmaz Ali: Bilim dünyası insanların yazması için en uygun zamanın sabah saat 10.00-12.00 arası olarak belirlenmiş siz bu konuda ne dersiniz.?

Halil Yıldırım:Bilime saygı duyarım, ancak bende zaman mevhumu yok. Bilim bu zaman dilimini nasıl bulmuş bilmiyorum, ama benim için önemli olan yazının ne zaman yazıldığı değil içeriğinde vermiş olduğu gerçek ve doğal anlamdır. Benim tek amacım yaşamak için yaşatmaktır. Bütün yazılarımda bunların işaretlerini vermeye çalışmaktayım.

Yılmaz Ali: Siziniçin bir kitap yazmak hem bir meslek hem de bir hobidir, yani hem bir iş hem de bir tutkudur. Ne dersiniz?

Halil Yıldırım:Bir kitabım olsun hayalim çocukluğumda başlayan zirvemdi. Tabiri caize benim Kaf Dağımdı. Örneğin ilk kitabımın tanıtımında kütüphane müdürünün beni arayıp ‘Ben Kütüphane Müdürüyüm’ diyerek beni tebrik etmesi benim Kaf Dağı’mın taçlanmasıdır. Buna ne dersiniz bilmiyorum ama benim için yemek, içmek, hava olmak gibi bir tutkudur.Yaşamamınolmazsa olmazımdır. Bunun için her yere defter kitap ve kalemimle giderim.

Yılmaz Ali: Sizce kitap yazmak mı zor yoksa o kitabı düzeltmek mi? Birde düzeltmenin sonu var mı? Edebiyat dünyası, hızlı yaz yavaş düzenle ilkesine sahiptir siz nasıl yazıyorsunuz?

Halil Yıldırım:Elbette şiir ile diğer edebiyat türleri arasında önemli bir fark vardır. Siz bir ozan olarak nereden beslenmektesiniz?

Kitap yazmak kolay iş değildir. Alın teri emek ve yaşamak gerek. Kitabı yayına hazırlamak yani düzenlemek, yeni bir meyve bahçesi kurmak, yetiştirmek, büyütmek gibidir. Daha çok emek bilgi ve zaman gerekmektedir. Sabır ve emek gerektirir.

Şiir yaşadığımız hayatın iliklerinden süzülen çiğ damlaları gibi zerrelerle, duyguların içinden kalem ile kelama dökülen hayatın damıtılmış özü ve mayasıdır.

Bütün şiirlerimin beslendiği yer yaşamımın özüdür. Yazdığım bütün şiirlerimin bir hikâyesi vardır. Benim şiir dağarcığımın kaynağı derin Türk edebiyatıdır.

Yılmaz Ali: Sizi etkileyen Türk ve Dünya yazınındaki önemli kalemler kimlerdir. Neden? Birde Türk edebiyat tarihinde ki en önemli romancı ile şair kimdir. Neden?

Halil Yıldırım:Eğitim öğretim hayatım kesintilerle geçtiği için edebiyat bilgi akademik olarak çok sınırlıdır. Ama yine de benim okuduğum edebiyatçılar içinde Ömer Hayyam, Farabi, yakın tarihte de Cemal Safi, Gültekin Çeki, Hayri Mumcu, Mehmet Sözen gibi şairlerden etkilenmekteyim. Bunların hepsi örnek aldığım birer idoldür benim için.

Yılmaz Ali: Sizce bir edebiyatçıyı güzellik mi tetikler yoksa çaresizlik mi? Bir şiir güzel bir göl kenarında mı yazılır yoksa çaresizlik içinde mi?

Halil Yıldırım:Bir edebiyatçıyı ikisi de tetikler. Güzellik olmadan çaresizliği algılayamaya biliriz. Dağın zirvesi ile vadilerin derinlikleri şairler için olmazsa olmaz kaynaklardandır. Birde insan öncelikle kendisini doğayı, bütün canlıları çok seviyor alması lazımdır. Sevgi şairin ilk damlasıdır.

Yılmaz Ali: Kitaplarınız için okurlarınıza ne söylemek istersiniz. Ayrıca Manavgat okurlarına özel bir mesajınız var mı?

Halil Yıldırım:Böyle bir okur ayırımı yapmak bana göre değil. Okurlarıma öncelikle saygı ile seviler sunuyorum. Onlar olmazsa yazılar bulut gibi havada kalır. Bulut gibi havada muamma geleceğe sürüklenir. Okurlarım kitaplarım konusunda içtenlikle samimi eleştireli beni yeni ufuklara adım atmamı kamçılar.

Yılmaz Ali: Kitaplarınız hakkında birşeyler söyler misiniz?

Halil Yıldırım:İlk kitabım “Nar Tanem Side,” belgesel türde anılarımın izinde bir çalışmadır. Turizmin ülkemizde doğuşunu anlatan bir kitaptır.

İkinci kitabım “Tepedeki Adam”, turizmden sonra özellikle bölgemizdeki değişen hayatımızın teknolojik dünya ile birlikte gidişatını anlatın gerçek deneme türü bir kitaptır.

Üçüncü kitabım “Silik ışıklı Sesler” bu iki kitabın gerçek şiirsel anlatımıdır.

Yılmaz Ali:Hocamyeni kitap projeniz var mı, varsa ne zaman okuru ile buluşacak?

Halil Yıldırım:Evet var, bu yıl sonunda birkaç çalışmam yayınlanacak. Şu anda bu kitapların bilgisayar aktarımı, derlenmesi ve editör çalışmaları devam ediyor. Hedefimher yıla yeni yeni

Bir kitapla girmektir.

Yılmaz Ali: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Halil Yıldırım:Her su içişinizde okumayı düşünün, her gün batımında şiir yazmayı hayal edin ve her güneş doğduğunda yeni kitaplar düşleyin.