HAFTANIN KONUĞU: HAKAN YILDIRIM

Merhaba kitap dostlarım. Manavgat’ın Sesi Gazetesi olarak kültürel hizmet anlayışıyla çıktığımız bu yolda her hafta yeni bir yazarı ve eserlerini tanıma fırsatı buluyoruz. Bu haftaki konuğumuz içindeki çocuğu yaşatmayı başaran eğitimci yazar Hakan Yıldırım oldu. Hocamızı yakinen tanıyan biri olarak; samimiyeti, dostluğu ve cömertliğinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Kitaplarımı yazarken beni hep destekledi. Bu vesileyle hocama teşekkür etme fırsatım oldu. Hocamızın sohbeti gibi kalemini de çok beğenirim.

Şimdi sizleri bu samimi söyleşiyle baş başa bırakıyorum.

Yılmaz Ali: Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Hakan Yıldırım: Ben Hakan Yıldırım, 1981 yılında Gaziantep’in İslâhiye ilçesinde dünyaya geldim. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimimi burada tamamladıktan sonra 1999 yılında Abant İzzet Baysal Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nü kazandım. 2003 yılından beri yurdumun güzel evlatlarını yetiştirmek için öğretmenlik yapıyorum. Şiir ve çocuk kitapları yazıyorum. Evliyim ve üç evladım var.

Yılmaz Ali: Yazmaya ilk ne zaman başladınız? Sizi yazmaya iten duygu neydi?

Hakan Yıldırım: Yazma macerama kafadan bir şeyler kurgulayarak adım attım. Nasıl mı? Henüz bir ilkokul öğrencisiyken gördüğüm araç plakalarındaki harflerden sözcük türetip onu bir olay içinde kurgulayarak işe başladım. Mesela ilk gördüğüm aracın plakası “27 SA 155” olsun. Ben ortadaki SA’dan yola çıkarak başlardım anlatmaya: “SAmi bir gün erkenden uyanmış.” Ve sonra gördüğüm plakadan devam ederdim: Bu aracın plakası “07 KLM 5…” olsun. Ben onunla da bir kelime türetip devam ederdim: KaLeMini, defterini alıp okula gitmiş. Bu gibi önümden geçen tüm plakalarla kurguyu eğlenceli bir şekilde yapardım. Daha sonra ortaokuldaki kompozisyon derslerinde üzerine bir şeyler ekledim ama asıl yazma serüvenim üniversitede başladı. Yazdığım yazılarımı çıkardığımız REDİF dergisinde yayımlatma fırsatı buldum. Üniversitede girdiğim yarışmalarda çeşitli dereceler elde ettim. Profesyonel anlamda ise Türkiye genelinde yayım yapan bir dergide öykülerimi yayımlattım. Sonuçta bugünlere geldim.

Yılmaz Ali: Kaç kitabınız var? İsimleri nelerdir?

Hakan Yıldırım: Çocuklar için yazdığım üç kitabım var. “Kağan’ın Günlüğü Bizim Çocuklar”, “Kağanın Günlüğü Attar Ali Efendi’nin Sırrı”, bir de Gökhan ÖZSOY hocam ile yazdığımız “Bir Hitit Macerası Ninda” kitabım var. Bunların dışında biri şiir kitabı olmak üzere basılmayı bekleyen birkaç kitabım daha mevcut.

Yılmaz Ali: Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin, hangi ortamda kendinizi daha verimli buluyorsunuz?

Hakan Yıldırım: Öykülerimin çok büyük bir kısmını sınıf ortamında kurguladım. Genellikle de gece 00.00 ile 03.00 arasında kaleme alırım. Yani yazmak için genelde geceyi tercih ederim. Sessiz ve dingin ortamlar daha çok hoşuma gidiyor.

Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken gerçek yaşam öykülerinden etkileniyor musunuz?

Hakan Yıldırım: Elbette, eserlerimin çıkış noktası genelde yaşanmış olaylar oluyor. Çoğunlukla da yaşadığım, şahit olduğum olaylar… Tabii ki kurgularla da besleyerek ilerliyorum. Öykü türündeki eserlerim, yaşadıklarımdan izler taşır ama şiirlerim yüzde yüz hissettiklerimdir, yaşadıklarımdır.

Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken duygu yoğunluğu yaşıyor musunuz?

Hakan Yıldırım: Eserlerimi kaleme alırken gün boyu olaya yoğunlaşırım ve o modda olurum. Yazdığım olayları anlatırken duygu yoğunluğunu arttırmak içinolayı zihnimde yaşarım. Bu da anlatımı daha etkili kılar.

Yılmaz Ali: Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?

Hakan Yıldırım:Çocukluğun nesi özlenmez ki? O yıllarımı her şeyiyle özlüyorum. Ağaç başlarında geçirdiğim vakitleri, montumun ters tarafını çevirip koyunların arasında gezdiğim günleri, süt köpüğüne parmak banıp yaladığım zamanları, arkadaşlarımızla oynadığımız bitmek bilmeyen oyunları… Her şeyi özledim. Bunları da eserlerimde görmek mümkün.

Yılmaz Ali: Etkilendiğiniz yazarlar kimlerdir?

Hakan Yıldırım: Çocukken en çok Ömer Seyfettin okurdum. Bu benim öykülerimdeki olay örgüsünün yoğunluğunu açıklıyor sanırım. Bu konuda ondan çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Bir de Sait Faik Abasıyanık’ın eserleri beni çok etkilemiştir. Özellikle de Karanfiller ve Domates Suyu eserini çok severdim. Bir de Refik Halid Karay’ın Eskici adlı öyküsünü unutmamak gerekir.

Yılmaz Ali: Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yoksa yazmak yetenek gerektiren bir iş midir?

Hakan Yıldırım: Kitap yazmak, temelde bir beceri işi. Önemli olan onu erken keşfetmek. Ama yeteneğin olması yeterli değil, ona zaman ayırmak da gerekli tabii ki.

Yılmaz Ali: Hobileriniz nelerdir?

Hakan Yıldırım: Yazarlık dışında gezmeyi ve fotoğraf çekmeyi seviyorum.

Yılmaz Ali: Yazın hayatınızdaki hedefiniz nedir?

Hakan Yıldırım: Bir yazar olarak tüm çocuklarım yüreğinde yer etmek en büyük hayalim. “Sizde en çok iz bırakan yazar kim?” sorusunun cevabı olmayı çok isterim.

Yılmaz Ali: Yazarken zorlandığınız dönemler oluyor mu? Oluyorsa o dönemi aşmak için neler yapıyorsunuz?

Hakan Yıldırım: Yazmanın en zor kısmı kurgu sürecidir. Bu süreçte veri toplamak, kurguyu kafada oturtmak… Ondan sonrası zaten çorap söküğü gibi geliyor.

Yılmaz Ali: Türkiye’deki okuma oranları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hakan Yıldırım: Son yıllarda olumlu yönde bir hareketlilik olsa da okuma oranlarımız çok düşük. Kitap okumanın bir cezalandırma yöntemi olduğu, yaramazlık yapan çocuğa “Git odana ve kitap oku!” dendiği bir toplumdayız maalesef. Kitap okumak bir ödül olduğunda başaracağız.

Yılmaz Ali: Yeni yazarlara ve yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz?

Hakan Yıldırım: Önce bol bol okumalı, daha sonra yazmalıdır. Yazmak, dünyada ebedî kalmanın bir yoludur. Ben dünyadan göçsem de yaşayacağımı umarak mutlu oluyorum. Yazar adaylarımız var olmak için yazmalı ve yazmayı bırakmamalıdır.

Yılmaz Ali: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Hakan Yıldırım:Bu imkânı bize sunduğunuz için çok teşekkür ederim. Sizin gibi kıymetli bir yazarın sayfasına konuk olmak çok onur verici. Manavgat’ın ve yurdumuz güzel insanlarına yürekten selamlar… Kitapla kalın.