Geçen gün şöyle bir an durup düşündüm;çevremde küçük bir azınlık dışında hemen herkes mutsuz ve hayatından şikayetçi.Her ne kadar insanların geçim sıkıntıları olsa da mutsuzluklarının sebebinin bu olmadığını düşünüyorum çünkü düzenli geliri olup evi arabası olan insanlarında aynı şekilde mutsuz olduklarını gözlemliyorum.Muhakkak bunun bir açıklaması olmalı.Nerdeyse dört mevsim baharın yaşandığı bir coğrafya da insanlar neden bu kadar mutsuz?Yüzleri neden gülmez?Neden insanların bakışlarında terkedilmiş eski bir evinsoğukluğu ve hissizliği var? Güzel günlere uyanmayı, yüzünü güneşe dönerek bütün aydınlıkları içine çekmeyi neden bıraktı?
Sabahları eşimle sohbet ederiz.Bu bizim uzun yıllardır süren bir alışkanlığımızdır.Bu sabah çocuklardan, onların geleceğinden vs konuşurken konu buraya geldi.İnsanların neden bu kadar mutsuz oldukları sorusuna birlikte cevap aradık. Ona şunu söyledim: ”Bütün mutsuzlukların temelinde endişe vardır. Endişe ise belirsizlikten beslenir. Belirsizlik ne kadar artarsa endişe o nisbette büyür. Belirsizlik ise adaletsizlikten beslenir.Bir toplumda adalete güven kaybolursa başkasının inisiyatifine kalma durumu ortaya çıkar çünkü böyle ortamlarda bireylerinyeterlilikten ziyade sadakatlerine bakılır ve toplumun bilinçaltı bilerek ve isteyerek baskılanır.İnsanlar düşüncelerini söylemekten çekinir hale gelir.Bu ise insanda esaret hissi oluşturur oysa Türk insanı esarete alışmış bir millet değildir.İşinden olma veya çocuğunun geleceğini mahvetme korkusuyla fikrini söylemekten çekinme duygusuyla başetmeyi öğrenememiştir.İnsanları huzursuz eden diğer bir şey ise başkalarının inisiyatifine kalma durumudur.Sınavda en yüksek puanı alarakhak ettiği yere gelemeyebileceğini bilen biri mülakatta elenmemek için kendini başkasının inisiyatifine bırakmak zorundadır.Daha önce hiç kimsenin yalvarmadığı şekilde yalvarmalı ve kimsenin kendisinden daha fazla biat edemeyeceğine karşı tarafı inandırmalıdır.Kendi yeteneklerine güvenmek yerine başkasının inisiyatifine kalma gerçeğiyle yüzleşme ve bunu bir türlü kabullenip içine sindirememe durumu vatandaşı içten içe yiyip bitiren bir kurt gibi huzursuz etmektedir.
Artık en küçük meseleler için bile bu durum geçerli. Şu sıralar hastanelerde sıra bulmak, muayene olma işi bile epey zorlaştı.Ya doktor yanında çalışan bir sekreter tanıdığın olacak veya daha yukarıdan birilerine ulaşacaksın. Bütün bunlara katlanmak zorunda olmak insanların geleceğe güvenle bakmasını engelliyor.Bunları anlattıktan sonra eşime şunu söyledim:’Çocukların bu hayatta haksızlığın her türlüsüyle karşılaşıp adaletsizliğin en yıkıcı tarafıyla yüzleşecekler.Alaycı şekilde gözlerinin içine bakılarak hakları gasp edilecek,bundan kaçış yok; sana tavsiyem çocuklarına karşı adil davran ki adaletin ne olduğunu öğrensinler çünkü bunu bu toplumda öğrenebilecekleri evimizden başka bir yer göremiyorum.
Geçmişte katsayı uygulaması getirilerek vatandaşın çocuğunun hakkı gasp edilmişti şimdilerde bunu mülakatla yapıyorlar ve eminim ki ileride mülakatı kaldıranlar kendilerini dürüst ve adil olarak tescillettikten sonra bunu kendi bildikleri başka bir yöntemle yapmaya devam edecekler.Bu arada her zaman olduğu gibi duvarlarda büyük harflerle ‘’ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR’’yazamaya devam edecek
GÜNÜN SÖZÜ: Üç tane devle savaşıyoruz sevgili Sancho:Adaletsizlik, Korku ve Cehalet..(Don Kişot/Miguel de Cervantes)