ASGARİ ÜCRET VE SİYASET

Siyaset kurumu POPÜLİZM den kendini kurtaramıyor. Her konuda oy devşirme peşindeler. Ancak, konu ekonomi olunca baltayı taşa vuruyorlar.

Ana muhalefet partisi lideri “Asgari ücret 30.000 lira olmalıdır, aşağısını kabul etmeyiz” diye beyanat verdi. Belli ki, bu partide ekonomist yok. Böyle bir ücret artışı, anında maliyetlere yansır, fiyatlar artar. Fazla sürmez, bir ay içerisinde ekonomi verileni geri alır.

Ekonomik kural şudur;

Asgari ücreti, ortalama işçinin marjinal verimi tayin eder. Eğer, ücret artışı verimi aşar ise maliyet enflasyonu olarak piyasaya yansır.

İşçinin verimini artıran en önemli unsur, sermaye birikimidir. Daha fazla sermaye ile üretime katılan emeğin verimi artıyor. Artan verim ücretlere artış olarak yansıyor.

Örneğin; Almanya’da ücretler bize göre daha yüksektir. Saati 12,41 euro dur. Çünkü, Almanya’da fabrika, yani sermaye bize göre daha çoktur.

Bizde emeğin ortalama verimi hesaplanmıştır. Aylık 550 dolara denk geliyor. Bu rakam Almanya’da, net 1580 euro dur. Gönül ister ki, bizde de asgari ücret bin doları aşsın. Ancak, sermaye birikimimiz buna olanak tanımıyor.

Şu anda asgari ücret net 17 bin 2 lira ve 500 dolar civarında seyrediyor. 550 dolara kadar yapılacak bir artırım, enflasyona neden olmaz. Daha yüksek artış, anında fiyatlara maliyet enflasyonu olarak yansıyacaktır.

Siyaset kurumunun, ekonomik karar alırken popülizmden uzak durması gerekir. Zira, ekonomik kurallara uymayan kararları, ekonomi fiyat artışı ile dengeliyor.