Yılmaz Ali: Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Veli Erdem: 1966’da Mersin’in Anamur ilçesi Kaşdişlen Köyü’nde doğdum. İlkokulu köyümde, ortaokulu ve liseyi Anamur’da okuduktan sonra 1990 yılında Diyarbakır Dicle Üniversitesi Coğrafya Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldum. Sınıf öğretmeni ve sonrasında Sosyal Bilgiler öğretmeni olarak Mersin, Adıyaman ve Antalya’da çeşitli okullarda görev yaptım. Halen Anamur’da görevimi sürdürmekteyim. Yazılarım Ütopya, Çorba, İmgelem Çocuk, BH Sanat, Dikili Ekin, Turunç, Patika Dergisi, Tmolos, Sarmal Çevrim, Üvercinka, Maki, Akatalpa, Derin Dergi, Mut Çıtlık Dergisi, Mersin Sanat Edebiyat Dergisi gibi kültür-edebiyat dergilerinde yayımlandı. Halen dergilerde yazmaya devam ediyorum. 2011 Yılında Kelenderis Öykü Yarışması’nda ‘Sırrım Yüreğimde Patladı’ adlı öyküm ile Aydıncık Belediyesi Teşvik Ödülü aldım. Edebiyatçılar Derneği üyesiyim. 2015 yılında “Sevgi Şiddetten Kaçarken”, 2016 yılında “Terli Düş” adlı öykü kitaplarım, 2018 yılında “Dünle Gelme Bana” adlı şiir kitabım Broy Yayınevi’nden, 2022 yılında ‘’Alkış Kıyamet’’ adlı şiir kitabım Klaros Yayınları’ndan, 2024 yılında ‘’Tanrılar Sofrası’’ şiir kitabım Gülnar Yayınları’ndan yayımlandı. Öykü ve şiir yazmaya devam ediyorum.

Yılmaz Ali: Yazmaya ilk ne zaman başladınız? Sizi yazmaya iten duygu neydi?
Veli Erdem: İlk öyküm 2000 yılında Çorba dergisinde yayınlandı ve o zaman yaşadığım heyecan beni alıp edebiyat dünyasına taşıdı. Yazmaya öykü ile başladım. Bazen umudum, bazen umutsuzluğum, bazen olana, bazen olabileceklere itirazım kendi içimi yordukça içimden taşanları yazıya dökmeye başladım. Yazmak için insanın derdi olması gerekiyor. Yazdıklarımı önce arkadaşlarımla, sonra dergilerle paylaşmaya başladım ve yazılarım yayınlandıkça kendime güvenim arttı. Dergilerde yayınlanan öykülerimle ilk kitabım çıktı. İkinci öykü kitabımla birlikte çevremdekiler “senin yazılarında şiir dili var” dedikçe şiire ilgim artmaya başladı. Ne zaman öykü yazmaya başlasam “bu sözcükleri şiirde kullanmalıyım” diyerek şiire taşınmaya başladım. Edebiyat dergilerinde öykülerimden sonra şiirlerim yayınlanmaya başladı ve peş peşe 3 şiir kitabım çıktı.
Yılmaz Ali: Veli Bey siz daha çok şiir alanında eserler vermektesiniz. Şiir dışında başka çalışmalarınız var mı? Kaç kitabınız var? İsimleri nelerdir?
Veli Erdem: Yukarıda da belirttiğim şimdilik 3 şiir kitabım, 2 öykü kitabım var. Çok yakın zamanda öykü kitabım yayınlanacak. Sanırım hemen ardından elimde hazır bekleyen şiirlerim kitaplaşacak.
Yılmaz Ali: Türk edebiyatının duayen yazarı Yaşar Kemal bir röportajında “Her yazar kendi Çukurova’sını yazar” demiş. Siz Torosların çocuğusunuz eserlerinizde kendi Çukurova’nız olarak Torosları işliyor musunuz? Yaşar Kemal’in deyimi ile kendi Çukurova’nızı oluşturdunuz mu?
Veli Erdem: Yaşar Kemal, kendi Çukurova’sını yazmakla kalmamış, Çukurova’yı yaşamış, yaşatmış bir değerimiz. Romanlarını yalnız düz yazı olarak değil, şiir diliyle de okuyorum. Çukurova’daki pamuğun, pamuk işçisinin, Adana’daki fabrikaların, fabrika işçilerinin, Toroslardaki pürenin, zeytinin, yemişin, karaçalının, süpürge otunun, murtun, eşek dikeninin, sandal ağaçlarının ve O’nun eserlerinden iki satır bile okumuş olan, barıştan yana, özgürlükten, sevgiden yana olan herkesin Yaşar Kemal’e borçlu olduğunu düşünürüm.
Ben de yazılarıma, şiirlerime tabi ki Toroslardan, Torosların eteklerindeki çiçeklerden, ağaçlardan, böceklerden, tırmandığım kayalardan etkilenmiş bir şeyler katıyorum. İnsan yaşadığı yerin ne kadar dışında durabilir ki?
Ne zaman kayalara tırmansam, bir sözcüğe tutunarak inerim. Çiçeğin kokusuna dalarak yazarım çoğu şiirlerimi. Belki ben de kendi Toroslarımı yazıyorum farkına varmadan.
Yılmaz Ali: Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin, hangi ortamda kendinizi daha verimli buluyorsunuz?
Veli Erdem: Durmadan yazıyorum, her ortamda yazabilirim diyemem. Bazen tamamen yazmayı bırakıp kitap okumaya ağırlık verdiğim haftalar, aylar oluyor. Yazmaya başlayıp tam orta yerinde bıraktığım ve uzun süre odaklanamadığım zamanlar oluyor. Yazmak, yazıya odaklanmak için sessiz ortamları tercih ederim. Eğer öykümü veya şiirimi bir noktaya kadar getirmişsem, üzerinde her yerde, seste, gürültüde çalışabilirim. Bir şiire veya öyküye geç saatlerde başlar, yazar ve üstüne çalışmayı sonraya bırakırım. Bir şiiri veya öyküyü tamamlamak bazen haftalar, aylar alabilir.
Yılmaz Ali: Kitaplarınızı yazarken gerçek yaşam öykülerinden etkileniyor musunuz?
Veli Erdem: Öyküleri yazarken tabi ki yaşanmış olaylardan etkilenerek yazıyorum. Olayları birebir aktarmak değil tabii. Duyduğun, gördüğün olumsuzlukları, çelişkileri, kavgaları, mutlulukları kurgulayarak yazmak zorundasın. Bir yaşam öyküsünden esinlenip yazmaya başladığın bir öykü, bitiminde bambaşka bir anlatım olabiliyor. Öykü diye başladığım bir yazı bir anda şiire dönüşebiliyor. Hayal dünyası içinde gezinirken konu seni bambaşka bir yere atabiliyor.
Yılmaz Ali: şairler için ‘şair olmak için cehenneme gidip gelmek gerekir’ diye bir söz vardır, siz bu yakıştırmaya ne demek istersiniz. Bütün şairler zorluklardan mı beslenirler?
Veli Erdem: Hep söyleriz, derdi olmayan yazamaz diye. Bazen seni cehenneme atan olayın içinden çıkarırsın şiirlerini. Yalnızca senin yaşadıkların değil hiç tanımadığın birinin hayatı da seni yorar. İçinden atamazsın bir türlü ve paylaşmak istersin bu derdi. Tanınmış, çok okunan birçok şairin, yazarın hayat hikayelerine baktığımızda onun yaşadıklarını yaşamak istemeyiz ama onun kadar güzel yazmak hep gönlümüzden geçer. Mutluluğunu sözle paylaşabilirsin ama derdini, hayatın içindeki çelişkileri yazarak anlatmak, okuyanı düşündürmek, sorunlara ortak etmek isteriz sanıyorum.
Yılmaz Ali: Her insanın çocukluğu anavatanıdır bu bağlamda siz çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?
Veli Erdem: Çocukluğum sıkıntılı yanıyla da güzellikleriyle de hep bende bir temel oldu. Yokluğun, yoksulluğun içini de gördüm, çocukluğumu da yaşadım. Günümüzdeki sahte yaşam biçimlerinden, tehlike nereden gelecek diye tetikte yaşadığımız günlere baktıkça o günlerin doğallığını, ilişkilerin saflığını özlüyorum.
Çocuktum. İlkokuldan ortaokula geçtiğimde köyden şehre adımımdı benim. Köyde gündelik dilde kullandığımız sözcükleri kullanmaya korktum hep… Bildiğim sözcükler yerine, bilmediğim sözcükler ararken özgüvenimi kaybettim. Köylü olmakla şehirli olmak ayrımını çok yaşadım. Yıllar sonra şiirlerimde, o kullanmaya korktuğum sözcükleri bolca kullanıyor, çocukluğuma dönüyor, başkalarının dilinden de duyunca mutlu oluyorum. Yıllar önce kökünden söküp atmaya çalıştığım o sözcükleri şimdi şiirlerimde, öykülerimde yeşertmeye çalışıyorum. İnsan hayatın gerçeklerinden kaçmak için bazen düşlere sarılır, orada dinlenmeyi tercih eder. Ben de ne zaman yorulsam çocukluğuma kaçıyor orada nefes almaya çalışıyorum.
Yılmaz Ali: yazım hayatınızda sizi etkileyen Türk ve Dünya yazınından hangi kalemler var neden?
Veli Erdem: Benim için en zor soru. Bir de ‘’en çok hangi şiirinizi seviyorsunuz ya da öykünüzü seviyorsunuz?’’ sorusu. Türk Edebiyatı’nın ve Dünya Edebiyatı’nın önde gelen yazarlarını okuduğum gibi, edebiyat dergilerini de takip ederek yeni yazmaya başlayan arkadaşlarımın yazılarını da okuyorum. Yarı da bıraktığım, bana bir şey katmayacağını düşündüğüm için bitirmediğim kitaplar da oluyor.
Yılmaz Ali: Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yoksa yazmak yetenek gerektiren bir iş midir?
Veli Erdem: Evet. Herkes kitap yazabilir. Herkesin kendi çevresinde okuyucusu olur mutlaka. Önceki dönemlerde hazırlanmış dosyalar yayınevleri tarafından incelenip, değerlendirilip basılmaya uygun görürse kitap haline dönüşüyordu. Okuyucular üzerinde eleştirmenlerin de etkisi oluyordu. Günümüzde dosya yayınevine gönderiliyor ve anlaşma sonrası basılıyor. Artık kitabın değeri zamana ve okuyucuya kalmış durumda. İsteyen herkes kitap çıkartabilir, sonrasını zamana ve okuyucuya bırakalım derim.
Yılmaz Ali: Hobileriniz nelerdir?
Veli Erdem: Yazmak için okumak gerekiyor. Fırsat buldukça kitap okuyorum. Dağlara çıkmayı, kayalara tırmanmayı çok seviyorum. Beni rahatlatan yerlerdir dağlar. Oralardan çiçek kokusu almayı, yeni yeni sözcüklerle dönmeyi seviyorum.
Yılmaz Ali: Yazın hayatınızdaki hedefiniz nedir?
Veli Erdem: Kendime bir hedef koymadım, koyamam. Elimden geldiği kadar okumaya, yazmaya devam edeceğim.
Yılmaz Ali: Yazarken zorlandığınız dönemler oluyor mu? Oluyorsa o dönemi aşmak için neler yapıyorsunuz?
Veli Erdem: Evet. Bazen haftalarca yazamadığım, kalemi elime alıp alıp bıraktığım dönemler oluyor. Bu dönemleri de okumayla geçirmeyi tercih ediyorum.
Yılmaz Ali: Türkiye’deki okuma oranları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Veli Erdem: Ülkemizde bilindiği üzere kitap okuma oranları çok düşük. Ne yazık ki istatistikler bize bunu gösteriyor. Bir öğretmen olarak çevremdeki gençlerin, öğretmen arkadaşların okumayı sevdiğini görmek umutlarımı arttırıyor. İlkokuldan itibaren çocukların ders yükünü azaltıp, okuma yazma öğretirken, okumanın tadına varmayı da öğretmeliyiz. Okuduğu kitabın kendinde oluşturduğu değişikliğin farkına varmasını sağlamalıyız. Her okulda kütüphaneler kuruluyor ancak öğrencilerin kütüphanede geçireceği zaman yok. Ders sayısının yoğunluğu düşürülmeli, öğrencilere kitap okuyabileceği serbest saatler de bırakılmalıdır. Okumaya kendileri karar vermelidir. Öğrencilere “bu saat okuma saati, birlikte kitap okuyoruz” demenin faydası olmadığını düşünüyorum.
Yılmaz Ali: Yeni yazarlara ve yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz?
Veli Erdem: Yazmaya yeni başlamış arkadaşlara çok kitap okuyun demek bize düşmez sanırım. Çok okuduklarını düşünerek yazmaya başlamışlardır mutlaka. Sadece tanınmış ünlü kişilerin yazılarını okumakla kalmayıp kendileri gibi yazmaya yeni başlamış arkadaşların de ne yazdıklarını, nasıl yazdıklarını takip etmelerini öneririm. Bunun için mutlaka birkaç edebiyat dergisini takip etmeliler.
Yılmaz Ali: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Veli Erdem: Bazı kitaplar için özellikle klasikler için “ben yıllar önce okudum” demek yerine bir defa daha okumanın önemini fark ettim. Okumayı seven arkadaşların da okudukları kitapları tekrar okumaları gerektiğini düşünüyorum. Şiirlerimle, öykülerimle birkaç kişiyi bile olsa düşsel yolculuğa çıkarabiliyorsam, sonrasında da bu yolculukları devam edebiliyorsa yeter bana.